Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerika’nın Missouri eyaletinin resmi mühründe “Birlikte güçlüyüz, bölünürsek yıkılırız” sloganı yer alırmış...
Hillary Clinton’un seçim sloganı da malum: “Stronger together” yani “Birlikte daha güçlüyüz” şeklinde... Bizim de bunu slogan haline getirmemiz şart...
“Birlikte güçlüyüz, bölünürsek yıkılırız.”
Caniyane ve hainane bir askeri darbe girişimi Cumhuriyet’e bağlı askerin, polisin, milletin sağduyusuyla etkisiz hale getirildi. 200’ü aşkın şehit verdik. Ama daha büyük felaketleri ve muhtemel bir iç savaşı önledik. Ve o sabah gazeteler şu başlığı attı:
“Demokrasi kazandı”
Bu kazancı paylaşarak büyütmeliyiz.
Talihsiz bir askeri darbe girişimini daha büyük yaralar için fırsat olarak kullanmamalıyız. Özellikle darbe sonrası teslim olan, tatbikat var diye aldatılarak köprüde görevlendirilmiş gariban erlere yapılan muamele yürekleri yaralamıştır.
Darbeciler hak ettikleri en büyük cezaları görecek, bunda kimsenin kuşkusu yok. Ama Başbakan Yıldırım’ın yaptığı şu sağduyulu çağrıya da kulak vermeliyiz:
“Olayın heyecanı ile aşırı tepkiler vermekten sakınalım. Silahlı Kuvvetler bizim geleceğimizdir, kurumsal kimliğini zedeleyen bir davranış içinde bulunmayalım. Onların kıyafetinin içine girmiş olanları karıştırmayalım”...
Darbe ortamlarını ortadan kaldırmanın tek çaresi demokrasiyi büyütmek genişletmektir... Ne diyorduk;
Birlikte güçlüyüz, bölünürsek yıkılırız.

Fatura çok ağır!

Ağır faturasını ülke ve millet olarak yıllarca ödeyeceğimiz bir başarısız darbe girişimi yaşadık. Öyle görünüyor ki bu girişimden en yıkıcı darbeyi özellikle moral ve itibar açısından en yüksek düzeyde olması gereken TSK aldı, alacak. En zorunlu tatbikatlar dahi darbe kuşkusu yaratacak. Üst astına, ast üstüne kuşkuyla bakacak, verilen ve alınan her emir ya tereddütle yerine getirilecek ya da en azından kafalarda soru işaretiyle karşılanacak.TSK’ya eskiden beri sıcak bakmayan, dahası, düşmanlık besleyen malum çevreler çeşitli bahanelerle sık sık kışla kapılarına dayanabilecek.
Güneydoğu’da üniformayla sokaklara çıkamama durumu belki bir süre batıda da yaşanacak.
“Dosta güven, düşmana korku veren” ordu söyleminin yeniden eski inandırıcılığına kavuşması belki yıllar alacak.
Asıl sıkıntı Güneydoğu’da teröre karşı mücadele veren güvenlik güçleri arasında yaşanacak. Kadroları eksilmiş, örselenmiş Silahlı Kuvvetler bu moralle Güneydoğu’daki mücadeleyi nasıl yürütecek? Yürütebilecek mi?
Öte yandan, 7 bin polis, 3 bin yargı mensubunun tasfiye edilmesi kuşkusuz bu kurumlarda güç kaybı yaratacak. Asayiş sağlanmasında sıkıntı doğacak. Yargıda dosyalar yığılacak. Özellikle TSK ve yargıda tasfiye edilen kadroların yerine yenilerinin yetişmesi yıllar alacak...
Fatura maalesef çok ağır...

İDAM

Başarısız darbe girişiminden sonra gündeme gelen konulardan biri de idam cezası oldu. Önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Müeezzinoğlu, ardından Cumhur-başkanı Erdoğan, “İdam isteriz” diye tempo tutan vatandaşlara, “Her talebin değerlendirilmesi demokratik ülkelerde bir haktır” yanıtını vererek bu cezaya yeşil ışık yaktı. İyi de idam cezası yeniden yasalara konulsa darbecilere bu ceza verilebilir mi? İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve ceza hukukçusu Prof. Ersan Şen televizyon oturumlarında soruya aynı yanıtı verdiler:
“Hayır. Çünkü yasalar geriye doğru işlemez. Çıktıktan sonra işlenen suçlar için uygulanır.”
Yani yasa bugün çıksa bile darbeci hainlere uygulanması mümkün değil.

Darbe
girişimleri,
“yargı, polis, ordu” gibi kurumların
“cemaat, tarikat vb.” yapılanmalardan
bağımsız olmasının gerekliliğini gösteriyor!
***
Cemaat’in darbesine CHP, HDP ve MHP birlikte karşı çıktı.
Oysa Bahçeli başbakanlığı “HDP ile aynı çatı altına girmem” diye reddetmişti!
Akif Kökçe

SİLAH

İktidar sözcüleri bir yandan darbe girişimine kararlı şekilde karşı çıktılar, geri püskürtülmesinde büyük rol oynadılar diyerek muhalifiyle muvafıkıyla bütün millete teşekkür ediyor. Huzur vaat ediyor. Ancak bir yandan da telaş yaratıcı girişimlerde bulunuyor. Örnek; Cumhurbaşkanı Danışmanı Şeref Malkoç’un, “Halkın meşru müdafaa hakkı için ruhsatlı silah alımının önünü açacağız” sözü...
Bir devletin kendi güvenlik güçleri varken, yetkisiz, sorumsuz sivilleri silahlandırması olacak iş midir? Sivillerin o silahları kanun dışı kullanmayacağının garantisi var mıdır? Silah satışının serbest olduğu ABD’deki hastalıklar görülemiyor mu? Dünyada demokrasisini bu şekilde koruyan tek bir ülke var mıdır?