02 Haziran 2016

İslamcı-milliyetçi darbe sürecinde doludizgin...

Demokrasi cephesi kurulamayacak mı?

Başbakan Binali Yıldırım, 1915’le ilgili olarak demiş ki:
            
             
Aslı astarı olmayan bir olay...
            
1915’te yaşanmış sıradan bir olay...
            Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanmış, her ülkede                                 yaşanabilen bir olay...


1915 sıradan bir olay değildir.
Soykırım’dır.
2012’de çıkan kitabım, 1915: Ermeni Soykırımı adını taşır.
Soykırım demeyebilirsiniz.
Ama 1915 gerçek bir ‘kıyım’dır.
Osmanlı tarihinin kepaze bir sayfasıdır.
İttihat ve Terakki cuntası tarafından planlı programlı yazılmış kapkara bir tarih sayfasıdır.
1915, Osmanlı Ermenileri’nin Anadolu’dan katliamlarla sürülmesi, kültürel izleriyle birlikte yok edilmeleridir.
Ayrıca, dünya alem 1915’i artık soykırım olarak tanımış durumda.
Bunun inkar edilebilir bir tarafı yok.

Desen: Selçuk Demirel

Tuhaf bir İslamcı-milliyetçi ittifak bu. Son derece tehlikeli. 
Memleketi çok daha cepheleştirecek, bölecek bir İslamcı-milliyetçi koalisyon...

Ancak, demin altını çizdiğim gibi, soykırım demeseniz bile, yaşananlardan dolayı en azından üzüntünüzü belirtebilirsiniz.
1915 derken bir an yutkunabilirsiniz.
Başbakan Yıldırım’da böylesi duyguların esamesi okunmuyor.
Sıradan bir olay diyebiliyor 1915 için.
Aslı astarı olmayan bir olay diyebiliyor.
Her ülkede yaşanabilen bir olay diyebiliyor.
İnsaf!
Bu kadar duyarsızlık cehaletin ürünü mü?
Yoksa milliyetçi oylara dönük bilinçli, kasıtlı bir tutum mu?
Merak etmiyorum.
Ama bir zamanlar böyle değildi AKP’nin büyükleri.
Gül, Erdoğan, Davutoğlu 1915’le ilgili çok daha farklı, makul ses vermişlerdi bir zamanlar.
Gül’ün futbol diplomasisi çerçevesinde 2008 yılında yaptığı Erivan ziyaretini anımsıyorum.
O zamanlardan bu yana köprülerin altından çok sular aktı.
Başbakan kalkıp diyebiliyor ki:
1915 sıradan bir olaydır; her ülkede yaşanabilen bir olaydır; aslı astarı olmayan bir olaydır.
Şaşırtıcı mı?
Hayır değil.
Günümüzde İslamcı-milliyeçi bir ittifak oluşuyor.
Erdoğan, Bahçeli’yle kolkola...
Doğu Perinçek’le kolkola...
Ergenekon’la kolkola...
Askerle kolkola.
Ulusalcılarla kolkola...
Neredeyse her konuda anlaşıyorlar.
Özellikle ‘Kürt sorunu’nda, PKK meselesinde aralarında su sızmıyor.
Dokunulmazlık’ların kaldırılmasında, Kılıçdaroğlu’nu da aralarına katarak uzlaştılar.
Paralelci deyince, hepsinde akan sular duruyor.
Suriye’ye, özellikle ‘Kuzey Suriye’ye aynı pencereden bakıyorlar.
1915 konusu da farklı değil.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne arkasını dönmesi konusunda hepsi mutabık gibi.
Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Doğu’ya çevirmesi ve yeni ittifaklar araması, sanıyorum, bir başka uzlaşma noktaları.
Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğünden uzaklaşmasını dert eden yok aralarında.
Erdoğan’ın İslamcı-milliyetçi bayrağı her geçen gün daha fazla dalgalandırmasından pek öyle rahatsızlık duyulduğu da söylenemez.
Tuhaf bir İslamcı-milliyetçi ittifak bu.
Son derece tehlikeli.
Memleketi çok daha cepheleştirecek, bölecek bir İslamcı-milliyetçi koalisyon...
Faili meçhul cinayetleriyle, siyasi suikastleriyle, provokasyonlarıyla Türkiye’yi bugünkünden çok daha kanlı bir iç çatışmaya sürükleyebilecek bir koalisyon.
Peki, CHP bu ‘ittifak’ın neresinde?
Galiba kafa karışıklığı var CHP’de.
Kürt meselesi gibi, PKK gibi, 1915 gibi, paralel yapı gibi konularda CHP’nin -ya da CHP içindeki ulusalcı kanadın- bu ittifaka ilgi duyduğu çok açık...
Sözü uzatmak istemiyorum.
Türkiye İslamcı-milliyetçi bir darbe sürecinde dolu dizgin yol alıyor.
Buna karşı bir demokrasi cephesi kurulamazsa, bu memlekette daha çok acı çekilecek, daha çok kan akacak.

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      

      

        

        

      

 

      

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor