|
Yetmez ama evet mi?

Lafı eğip bükmeye gerek yok. Bir Müslüman için İsrail denilen 'zulüm yuvası'nın zevali için çalışmak, bunu hedeflemek şarttır. Kurulduğu gün 'kötülük günü' olan ve Filistin halkına mazlumiyetten başkasını getirmemiş bu kötülük organizasyonun yıkılıp gideceği gün ümmet için bayram günüdür.



Lafı eğip bükmeye gerek yok. İsrail ile normalleşilmez, ancak mücadele edilir.



Lafı eğip bükmeye gerek yok. Mavi Marmara Türkiye Müslümanlarının yüz akıdır. Çıktığı kutlu sefer hepimiz için kutludur. Orada şehit olarak hayatını kaybeden herkes bizim de şehidimizdir.



Lafı eğip bükmeye gerek yok. IHH, başta Filistin ve Suriye olmak üzere ümmetin bütün coğrafyalarına kucak açan, bu coğrafyaları derdi bilen bir kahramanlık organizasyonudur. IHH'nın yerliliğini, hele İsrail ile yapılan anlaşma üzerinden sorgulamaya kalkan adamda da bir gramın yarısı kadar akıl yoktur. Olsa olsa 'pozisyonu' vardır ve o pozisyon, mendireği bozuk gemi gibi sürekli değişmektedir. Rüzgara göre pozisyon değiştiren adamların IHH'yı ağızlarına Besmele ile almaları gerekir. Fırsattan istifade ederek elinden geleni ardına koymayan, IHH özelinde aslında Türkiye'deki İslamcıların tamamıyla hesaplaşmak isteyen bu hırbolarla vakti gelince görülecek ince bir hesabımız vardır. O vakit, pek yakın bir vakittir inşallah.



Türkiye ile İsrail'in anlaşacağı haberleri gelmeye ve kamuoyunda yüksek sesle konuşulmaya başladığında şunu yazmıştım: 'Normalleşme söz konusu olamaz. Bir anlaşmanınsa benim açımdan ancak iki şartı vardır. Birincisi ambargonun kalkması, ikincisi ise Gazze halkının bu anlaşmaya 'tamam' demesi.'



Bu iki şart olmadan yapılacak herhangi bir anlaşmaya karşı feryad-ı figan koparacağımı da taahhüt etmiştim.



Peki, bu şartlar yerine geldi mi?



Cevaba geçmeden önce gelin biraz geriye, iki yıl öncesinin temmuzuna gidelim. İsrail'in Gazze ve Han Yunus'u ağır şekilde bombaladığı günlere. Hatırlayacaksınız. İsrail, bu saldırılardan sonra, abluka altındaki Gazze'ye uyguladığı ambargonun dozunu artırmıştı. Bu dozun artmasında etkili olan asıl hikaye ise Sisi'nin Gazze'den Mısır'a açılan tünellerin hepsine su basmış olması ve Refah sınır kapısını kapatmasıydı.



2015 yılındaki Kudüs ziyaretimde Gazze'deki insani durumun dayanılmaz boyutlara geldiğini anlatmıştı herkes. 'Su yok, elektrik yok, doğru düzgün sağlık hizmeti yok' diyorlardı. Gazze'ye inşaat malzemesi, ilaç, hijyenik malzeme sokmak neredeyse imkansızdı. Üstelik gıda konusunda da çeşitli sıkıntılar vardı.



Hamas, zaten uzunca bir süredir bu duruma bir çıkış noktası arıyordu. Akla gelen ilk çözüm Refah sınır kapısının tekrar tam randımanlı olarak açılmasıydı elbette. Mursi'nin meşru iktidarına çöken ve İsrail'le 'iyi ilişkiler'i haddinden fazla önemseyen Sisi, buna yanaşmadı. Kapıyı arada bir, adeta kafasına göre açmaya devam etti.



İşte Türkiye'nin İsrail ile yaptığı anlaşma tam bu noktada geldi. Abluka kalkmıyor, ama ambargo büyük oranda deliniyor bu anlaşmayla. Yirmi bini aşkın yetimi, on binlerce mültecisi, binlerce yıkık evi, binlerce hastası olan Gazze, bu anlaşmayla biraz da olsa nefes alacak.



Diğer yandan refikimiz Taha Kılınç'ın nefis tespitine de kulak verelim: 'İsrail'in ablukayı kesin olarak kaldırmayacağının bilincinde olan Hamas, anlaşmayla birlikte Gazze'deki halka destek verilmesine önayak olmak istiyor. Anlaşma, Hamas'ı siyasi olarak rahatlatacak. Hamas, Türkiye'nin himayesinde uluslararası arenada daha fazla boy gösterebilecek.'



Gönül hem ambargonun hem de ablukanın kalkmasını, gönül İsrail'in yıkılıp gitmesini istiyor elbette. Fakat bunun için bambaşka bir denklem, bambaşka bir İslam dünyası lazım bize.



Şimdi görünen şu: Hamas ve Gazze halkı yapılan bu anlaşmadan memnun. Fetih de memnuniyetini dile getirdi. İsrail kamuoyu ve basını ise anlaşmaya büyük oranda tepkili. Üçü de iyi göstergeler benim açımdan.



Üstelik anlaşmada Hamas'ın ofisinin kapatılması, silahlarını bırakması ve benzeri maddeler de yok. Yine üstelik bu anlaşmayı takiben Mısır'ın Refah kapısını yeniden tam randımanlı olarak açabileceği de gelen bilgiler arasında.



Gelelim feryad-ı figan edeceğim kısımlara.



Anlaşma kapsamında Mavi Marmara davalarının düşmesi meselesine elbette feryad-ı figan ediyorum. Ambargonun tam manasıyla kalkmamış olmasına elbette feryad-ı figan ediyorum. İsrail'le anlaşmayı 'normalleşme de normalleşme' diyerek 'büyük bir başarı' imiş gibi bize pazarlamaya kalkan bir takım adamlara elbette feryad-ı figan ediyorum.



Burada söz konusu olan başarı ya da başarısızlık değildir. Burada söz konusu olan, verdiklerimiz karşısında aldıklarımızın Gazze halkına ve giderek tüm Filistin'e hangi yararları sağladığı, hangi zararları verdiğidir. Yaşayalım görelim.



Bir çift kelam da şu bademlere edeceğim: 'Sizin hiçbir zaman Gazze isimli bir derdiniz olmadı babacanlar. Dolayısıyla yürütmeye çalıştığınız kampanyadaki aptallık düzeyini görmediğimizi zannediyorsanız fena halde yanılıyorsunuz demektir.'



Ne diyordu Maradona: 'Bu İsrail'in yıkılıp gittiğini göreceğiz elbet. Bu İsrail'in yıkılıp gittiğini göreceğiz elbet. Bu İsrail'in yıkılıp gittiğini göreceğiz elbet.'


#Mavi Marmara
#İsrail
#Refah kapısı
#Gazze
8 yıl önce
Yetmez ama evet mi?
Kartal"ın ayak sesleri
Kara dinlilerle milletin savaşı
Sandık başına giderken…
Kartal uygun adım
Ne olacak bu anne babaların hali?