68’den çıkarımlar-1

68’ler... Çoğunlukla kimi yapıtlardan (özellikle68 için yazılmış ve yazılabilecek en iyi kitap’ olarak değerlendirilen “1968-İsyancı Bir Öğrenci Kuşağı/ Ronald Fraser/ Türkçesi: Kudret Emiroğlu/ Belge Yayınları”) derleyerek kurgulamalarım aracılığıyla, bilgilerimizi yinelemede yarar var. Hem bunu ilk kez yapmayacağım; daha önceleri de BirGün’de değinmişliğim var 68’e. Yine öyle, 50.yılında...

1968 kuşağının ilk tohumları ABD’de 1940’larda atılıyor. Kentlere göç eden siyahlarla birlikte 60’lara damgasını vuran ilk öğrenci eylemleri o zamanlardan başlıyor. Bir öğrenci kuşağı, kurulu düzene yalnız sokaklarda değil, toplumsal, ve siyasal alanda da karşı çıkabileceğini gösteriyor. İnsanlar aşama düzenine(hiyerarşiye), yetkeye(otoriteye), soğuk akılcı mantığa, yaşadığı topluma öfke kusuyor; kendi yarattığı yoksulluğu, eşitsizliği, türesizliği(adaletsizliği) görmezden gelen topluma…

Halkerki(demokrasi), ırkçılık, yayılımcı(emperyalist) savaşlar, halkın belli kesimlerinin baskı altında tutulması, anamalın(sermayenin) egemenliği, ailenin kutsallığı, cinsellik, kentsoylu(burjuva) kültürü, bütün bunlara, bu kurulu düzene karşı çıkıldı… 1967 Nisanında tepkiler doruğa ulaştı... Vietnam savaşı karşıtlığı, üniversitelerdeki buyurgan yapı, cinsler arasındaki ayrımcılık, geleneksel aktöre(ahlak) ve yasaklar(tabular) ayaklanmanın başlıca nedenlerini oluşturdu… 1964 Ağustos’unda Amerika Kuzey Vietnam’a havadan saldırdı. Ormanları, tarlaları, üretimevlerini(fabrikaları) napalm bombalarıyla yaktı. Bir öğrenci şöyle diyordu:“İnsanları ve beni de en çok şaşırtan, böyle gelişmiş bir ülkenin, Vietnam’a saldırmasıydı. Kendi ülkende sömürülen bir azınlığın haklarını vermiyorsun ama senden ta uzaklarda başka bir ırk ve kültürden bir köylü toplumunu, hiç sebepsiz bombalıyorsun!” Oysa nedensiz değildi. Amerika, Güneydoğu Asya ile Pasifik’i kendi çıkarları için yaşamsal bir bölge olarak düşünüyordu… 1967 sonbaharında Celbi Durdurma Haftası ve Pentagona Büyük Yürüyüş gerçekleştirildi… Bu dönemde Çiçek Çocukları (Hippie’ler) yeni bir yaşam kültürü oluşturmaya başladı. Siyasetten uzak olan bu akım, özelikle Vietnam savaşından etkilenerek siyasallaşmaya başladı. Karşı kültür, 1950’lerin Beat kuşağından da esinlenmişti.

68-den-cikarimlar-1-460078-1.“Amerikalılar, savaştan önce bıraktıkları hayata, kaldıkları yerden devam etmek istiyorlardı. Genç nesilden, okula gitmesi, iş bulması, hayatını ahlak kuralları çerçevesinde yaşaması, evlenip çocuk yapması, sonra da ebeveyninden aldığı bu hazır ambalajlı yaşamın meşalesini, kendi çocuklarına aktarması bekleniyordu. Riayet etmek, iyi bir vatandaş olmanın düzen tarafından konulmuş güvenli önkoşuluydu. Ancak, emniyet ve asayişin her an ortadan kaldırılabilecek bir görüntüden ibaret olduğunu düşünenler de vardı. Dünya, Yahudi'lerin gaz odalarında öldürülmesinin, Avrupa'nın ırzına geçilişinin, 'Küçük Çocuk ve Şişman Adam'ın Japonya'da yüz binlerce insanı öldürmesinin artçı şokları ile hala yalpalamaktaydı. Bu ‘gerçeklerden kaçan’ sessiz toplumdan, paketlenmiş yapay bir hayatı yaşamayı reddeden bir grup hipsterlar ortaya çıktı. Onları radikal, tehlikeli, serseri diye adlandıran tutucu kesime göre hayat tarzları bir skandaldı ve Amerika'daki zenginliği reddedişlerine anlam veremiyorlardı. Bu aykırı nesil, Beat Kuşağı idi... Beat Hareketi, yaratıcı katkıları ve ektikleri uyumsuzluk tohumları ile büyük bir zafer yaşadı. 1960'lara gelindiğinde bir başka nesil onların tarlalarında ekin biçecek, sosyal adaletsizliğe ve savaşa karşı çıkacaktı. (Beat Kuşağı/ Diane Huddleston/ Çev. Burcu Deniz/ Sub Yayınları/ Tanıtım Bülteninden)

“Beat Kuşağ’ının felsefi açıdan özünü Dostoyevski, Nietzsche, Kafka, Heidegger, Sartre, Camus gibi isimlerde bulmaktayız. (...)‘Yabancılaşma’, ‘özgürleşme’, ‘bulantı’ gibi sözcüklerle tanımlanabilecek şey, Beat Kuşağı’nda sonsuz ‘yaşam coşkusu’ olarak vücut bulacaktı.(...)Wilhelm Reich’ın tanımladığı cinsel devrim, bu alanda Beat Kuşağı’nın yol göstericisi oldu. Çünkü cinsel açıdan yetersizlikler-sapmalar-yoksunluklar, bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve ciddi problemlere neden oluyordu...” (Yeni başlayanlar için Beat Kuşağı)

Beat Kuşağı akımının öncülerinden Jack Kerouac “Yolda” (1957) adlı yapıtında şöyle diyor: Hayata babanızın çatısı altındaki her şeye inanarak başlayan tatlı bir çocuksunuz; sonra geliyor belirsizlik günleri; zavallı, sefil, gariban, çırılçıplaksınız, yol yordam bilmiyorsunuz ve dehşet verici, kederli bir hayaletin eşliğinde, kabus gibi hayattan içiniz ürpererek geçip gidiyorsunuz.”