Trump'ın Ortadoğu barış planı ne işe yarayacak?

ABD Başkanı Trump, salı akşamı Ortadoğu barış planını tanıttı. Plan, Doğu Kudüs'ün bazı kesimlerinin Filistin'in başkenti kabul edileceği iki devletli bir çözüm öngörüyor. Aynı zamanda Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimleri tanınıyor ve Kudüs İsrail'in başkenti olarak kabul ediliyor. Köşe yazarları planın hayata geçirilebileceği herhangi bir senaryo olup olmadığını sorguluyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Hürriyet Daily News (TR) /

Filistinliler kendi içlerinde uzlaşmalı

Trump'ın planının hayata geçirilip geçirilemeyeceği üçüncü tarafların onayına tabi değil, diyor Hürriyet Daily News:

“Bu plana başta getirilen itirazlar ya da planın üçüncü taraflarca onaylanması, Filistinliler kendi içlerinde uzlaşıp tavır almadığı sürece herhangi bir öneme sahip olmayacaktır. Filistin halkının Hamas ile El-Fetih (ve diğerleri) arasında bölünmüş olması, hiçbir türden barış görüşmesi için uygun bir zemin oluşturmuyor. Filistinlilerin kendi içlerinde barışı sağlayacak herhangi bir sihirli formül var mı?”

Kommersant (RU) /

Bir işadamının planı

ABD başkanı Ortadoğu'da barışın en nihayetinde maddi bir mesele olduğuna inanıyor, diyor Kommersant:

“Buradaki temel fikir, İsrail'e karşı düşmanca bir tutum içinde olan toprakları huzurlu ve gelişmiş bir bölgeye dönüştürecek, milyarlar tutarında bir yatırımı Filistin'e çekmek. Böyle bir durumda yeni hayatlarının keyfine varan Filistinliler eski yalıtılmış yaşantılarına dönmek istemeyecek. ABD'nin bölgedeki müttefikleri, Ortadoğu için geliştirilmiş bu yeni Marshall Planı'nın hamiliğine soyunacak olursa Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde oluşacak projeler, gerçekten de Filistinlilerin hayatlarını baştan aşağı değiştirebilir. Belki de mevcut sorunlar o zaman kendiliğinden kaybolacaktır. Uzun lafın kısası, ABD başkanı parayla Filistinlilere geri adım attırılabileceğinden emin, ona göre mesele, sadece tutarda.”

Cyprus Mail (CY) /

Batı Şeria'yı ver, çölü al!

Cyprus Mail'e göre bu plan olsa olsa bir aldatmaca denemesi:

“İşgal altındaki topraklarda yer alan Yahudi ana yerleşimleri uluslararası hukuka aykırı olsa da sırf şimdi İsrail egemenliğinde kalacakları için varlıklarını sürdürecek ve bu da öfke yaratıyor. Batı Şeria'nın yüzde 30'undan vazgeçmeleri karşılığında Filistinliler büyükçe bir çöl alacak! Böyle bir durumda İsrail istediği her şeyi alırken Filistin'in devletleşmesi, yönetimin terörle mücadelesine, Hamas'ı dağıtmasına ve İsrail karşıtı kışkırtmalara son vermesine bağlı olacak.”

Süddeutsche Zeitung (DE) /

Sürdürülemez koşullar kalıcılaşıyor

Süddeutsche Zeitung, gerçek müzakerelerin yolunun artık uzun vadeli kapandığından endişe ediyor:

“Dünyanın en güçlü ulusu, İsrail'deki sağ kanadın en aşırı taleplerinin sözcülüğüne soyunduğu için artık Kudüs'te hiçbir başbakan uzunca bir süre bu pozisyondan sapamayacaktır. Oysa İsrail'in siyasi ortamında kapsamlı bir dönüşüm şart, ancak görünürde buna dair bir emare yok. ... Netanyahu, yıllarca Filistinlilerin dayattığı, yerleşimlerin engellenmesi gibi taleplerden vazgeçmeleri halinde görüşmeye hazır olduğunu vurgulamıştı. Şimdiyse durum değişti; Netanyahu artık Trump'ın planının her maddesi kabul edilirse müzakere masasına oturacak. Aksi takdirde bu sürdürülemez statüko, belki de ilelebet devam edecek.”

Rzeczpospolita (PL) /

Bir dirhem dengeleri bozabilir

Rzeczpospolita, Trump'ın barış planında kararın, İsrail ve Filistin olmadan alınacağını söylüyor:

“Barış planının kaderini tayin edecek olan, Mahmud Abbas ya da Hamas değil, Arap ülkelerinin Filistin ile göstereceği dayanışma. Ama bu dayanışma da parçalanmak üzere. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, anlaşmaya karşı çekimser kaldılar ama tamamen reddetmediler de. Mısır ve Ürdün ise, İsrail'le işbirliğini ansızın bitirecekleri sinyalini vermiş değil. Arap ülkelerinin Washington yönetiminin yapacaklarına dikkat kesildiği bir an yaşıyoruz. Ortadoğu'daki büyük iktidar savaşından kimin zaferle çıkacağına ABD karar verecek: İran ve müttefikleri mi yoksa Suudi Arabistan ve Arap ittifakı mı?”

newsru.com (RU) /

Kremlin gizliden küçük partner olmaya hevesli

Gazeteci Arkadi Dubnov, newsru.com'un alıntıladığı bir Facebook paylaşımında ABD'nin barış planı sunabilecek tek küresel güç olduğunu söylüyor:

“Ortadoğu sorununu çözme iradesi olduğunu söylemek, ancak bunun için yeterli kaynağa, olanağa ve hırsa sahip olan ve uluslararası hukuka kulağını tukayan bir ülkeye, bir dünya jandarmasına nasip olur. ... Tabii öfkeyle reddedebiliriz bunu, dengeleri bozabiliriz ya da rakibi, Florida'ya çevrilmiş nükleer füzelerin görüldüğü çizgi filmlerle tehdit edebiliriz. Ama şunu da kabul etmemiz lazım: Bu rakip dışında hiç kimsenin barış için -gerçekçi olsun olmasın- küresel bir planı yok. ... Bunu kabullenmek zorundayız. İşin ilginç yanı, Rusya'nın bu plana son derece temkinli tepki vermesi ve ikinci sponsor olmasına izin verilmesi halinde planı desteklemeye hazır olduğunu ima etmesiydi.”

Helsingin Sanomat (FI) /

En azından nihayet bir öneri

Filistinliler, yaklaşık 50 sayfa uzunluğundaki planı en azından sükunetle incelesin, tavsiyesinde bulunuyor Helsingin Sanomat:

“Bu nasıl bir barış ki, suç işlemiş olmakla itham edilen iki siyasetçi tarafından açıklanıyor? Üstelik sorunun merkezindeki bir taraf temsil edilmiyorken? Ama yine de oturup planı okumak akıllıca olacaktır; ne de olsa burada Filistinlilere, en azından belli bir anlamda istedikleri iki devletli çözüm sözü veriliyor. ... Trump, uluslararası siyasette sıradışı bir beceri gösterdiği ya da plan eksiksiz veya son derece adil olduğundan değil, yıllardır masaya konmuş ilk plan olduğu için incelenmeye değer.”

Kurier (AT) /

Arapların hepsi için onur kırıcı

Trump'ın barış planı, oluşumunda Filistin'in yer almaması nedeniyle bile ıskartaya çıkarılabilir, diyor Der Kurier:

“Ne olursa olsun, Trump (kendi sözleriyle) 'büyük ve benzersiz bilgeliği' ile Filistinliler için neyin iyi olduğunu zaten biliyor: O da aslında İsrail için neyin iyi olacağı. İsrail'in demir yumruğu altında inleyen, Yahudi yerleşimlerinin parçaladığı, yaşama şansı bulunmayan bir cüce devlet. Bu plan Arap halklarına hakarettir. Uygulanma şansıysa sıfırdır. Geriye ne kaldı peki? Zorda kalmış iki devlet liderinin sergilediği bir halkla ilişkiler şovu. Trump azil davasıyla savaşıyor, İsrail Başbakanı Netanyahu ise yolsuzluk davasıyla. Gerçekten çok acı bu. Çünkü neredeyse 75 yıldır dökülen kanın ardından bölgedeki insanlar artık barışı hak etti.”

De Telegraaf (NL) /

Netanyahu'nun rüyası gerçek oldu

De Telegraaf, başarılı bir oyalama taktiği olarak gördüğü bu planı eleştiriyor:

“Haritaya şöyle bir bakınca önerilerin uygulanmasının imkansız olduğu anlaşılıyor. Bu bir Filistin devleti değil, küçük adacıkların dar yollarla birbirine bağlandığı bir takımada. ... Netanyahu artık işgal edilen toprakların ilhakına başlayabilir. Başbakan Netanyahu, şimdiye kadar uluslararası yaptırımlar ya da Lahey Adalet Divanı'nda yargılanmak gibi olası tepkilerden çekiniyordu. Seçimlere bir ay kala plan son bir can simidi oldu. Birinci zaferini kazandı bile, zira İsrail'de Netanyahu'nun yolsuzluk davasını konuşan kalmadı. Tüm bunlar, güzel sözlerine rağmen Filistinlileri aslanların önüne atan Trump'ın sayesinde oldu.”

Le Temps (CH) /

Sahte oyuna son

Le Temps, Trump'ın ortaya koyduğu küstah anlaşmanın, bütün haklı eleştirilere rağmen yararlı olacağını düşünüyor:

“Bu plan bir skandal, komik bir karikatür ve akla hakaret. Ama uygulanacak olursa iyi bir tarafı da yok değil: Ortadoğu'ya yarım yüzyıl süren aldatmalardan ve çarpıtmalardan sonra nihayet açıklık getirecek bir plan. ... 'İki devletli çözüm' teranelerine son, on yıllardır hiçbir şey getirmeyen Filistin Özerk Yönetimi'ne son. ... Üstündeki kisve kaldırılınca durum aslında olduğu gibi ortaya çıkıyor: Uzun zamandır fiilen 'ilhak edilmiş' Filistin halkı, şimdi tam egemenlik alanındaki eksikleri nedeniyle İsrail halkınınki gibi haklar için uğraşmak zorunda kalacak.”

La Repubblica (IT) /

Trump'ın planını Araplar da alkışlıyor

La Repubblica'nın Ortadoğu uzmanı Bernardo Valli, dün Beyaz Saray'da Trump'ı ve Netanyahu'yu alkışlayanlar arasında Arap büyükelçilerin de olduğunu vurguluyor:

“İsrail artık Ortadoğu'da yalıtılmış bir ülke değil. Her zaman diplomatik ilişkileri olmasa da Suudi Arabistan'ın liderliğindeki Sünnilerin tarafında yer alıyor. ... Büyük ortak düşman ise İran'daki molla rejimi. İran rejimi, Sünni olmalarına rağmen, sırf İsrail'in düşmanı oldukları için Gazze ve Lübnan'daki Filistinlileri, yani Hamas'ı ve İslami Cihat Örgütü'nü destekliyor. Bunun sonucunda Araplar, Filistin'i artık canı gönülden destekleyemiyor. ... Trump, barış planıyla böylece Ortadoğu'da kartları yeniden dağıtabilir.”