Doğalgaz anlaşmazlığında karşılıklı tehditler

Ankara'nın hafta sonunda Kıbrıs kıyılarında askeri bir tatbikata başlatmasına Atina sınır birliklerini güçlendirerek yanıt verdi. Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervleri konusunda süren anlaşmazlıkta tehdit dozu artmaya devam ederken, Yunanistan ve Türkiye'deki köşe yazarları uzlaşma işaretleri veriyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
konstantakopoulos.gr (GR) /

Her tarafın taleplerini geri çekmesi gerekiyor

Köşe yazarı Dimitris Konstantakopoulos, blog'unda bu çatışmadan nasıl çıkılacağına dair öneri getiriyor:

“Türk-Yunan ilişkilerindeki çatışmalar anlaşılan öngörülebilir bir süre içerisinde çözülemeyecek. Bulunduğu iddia edilen ve henüz sertifikalandırılmamış hidrokarbon kaynağı rezervinden sağlanacak potansiyel gelir kuşkulu. ... Avrupa fosil yakıtlardan uzaklaşıyor, [Yunanistan-Kıbrıs-İsrail boru hattı projesi] EastMed'i inşa etmek için ciddi anlamda bir şans kalmadı. Yeni bir silahlı gövde gösterisi iki ülkenin halihazırda kriz halindeki ekonomilerini felakete sürükleyecektir. Bu koşullar altında konunun kızağa alınması, tüm tarafların Akdeniz'deki taleplerinden sınırsız olarak vazgeçmeleri, tarafların ne prestij ne de egemenlik hakları kaybına sebep olmadan mantıklı bir çıkış yolu bulmak için tek seçenek.”

Yeni Şafak (TR) /

Sakın gaza gelmeyin!

Yeni Şafak gazetesi sükunete davet ediyor:

“Akdeniz’de ortaya çıkacak arbedede, ne dünyanın gaz verdiği Yunanistan ne de uluslararası hukuk bakımından yüzde yüz haklı olan Türkiye kazançlı çıkacaktır. Sadece yeni nesil silah üreticileri ile Türkiye’nin önünü kesmek isteyenler kazanacaktır. Elbette Türkiye bunun farkındadır ve Dışişleri Bakanı’ndan Cumhurbaşkanı’na kadar yaptığı diyalog çağrısı ile de niyetini izhar etmektedir. Ancak tarihte yüzlerce, binlerce kere tecrübe edildiği gibi, çoğu kere savaşlar devlet iradesinin dışında, bazı maceraperestler yüzünden çıkmaktadır. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti haklarını savunmak için sonsuz bir savaşa hazırlanırken; barış iradesini çok güçlü tutmalı ve tabiri caiz ise gaza gelmemelidir.”

Tages-Anzeiger (CH) /

Atina ve Paris de ateşe körükle gidiyor

Akdeniz'deki tek provokatör Erdoğan değil, diyor Tages-Anzeiger:

“Türkiye'nin komşusu Yunanistan ve Kıbrıs ile kavgasındaki hukuki pozisyonu hiç de o kadar kötü değil. Ankara yönetiminin bir tahkim kurulu önünde Akdeniz'deki doğalgaz üzerindeki tasarruflarının bir bölümünü kabul ettirme şansı yüksek. Üstelik Akdeniz'deki doğalgaz kavgası sadece Türkiye tarafından körüklenmiyor. Yunanistan deniz sınırlarını belirlerken uluslararası hukuk tarafından desteklenmeyen bir azamicilik politikası güdüyor. Atina da savaş gemilerini bölgeye gönderiyor, tatbikatlar yapıyor. ... Yetmezmiş gibi Napolyon 2.0 gibi davranan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un savaş gemilerini harekete geçirip Türklerin sadece 'tek dilden' anladığını ileri sürdüğü düşünülürse, yakın zamanda Akdeniz'de silahlar patlamaya başladığı zaman kimse şaşırmasın.”

Daily Sabah (TR) /

Yeni bir İsrailimiz oldu: Yunanistan

AB, bu krizde Yunanistan'a geri çekilmesini söylemeli, diyor Daily Sabah:

“Mevcut kriz ortamında AB bir tür Mafya meclisi gibi davranıyor ve haylaz Atina'yla dayanışma içine giriyor -Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi az sayıda istisnalar olsa da. Bazı Avrupalı liderler aracılık yaptıklarını bile söylüyor. Bir anlamda Amerika'nın, Filistin ile İsrail arasındaki görüşmelerde, onlarca yıldır yapıcı tek bir sonuç doğurmamış arabuluculuğu gibi. ... Düş kırıklığını daha da arttıran, Yunanistan'ın bölgenin yeni İsrail'ine dönüşmekte olması. Yunan siyasetçiler, İsrail'in yayılmacı liderlerinin stratejilerini üstlenmiş durumda.”

The Independent (GB) /

Ankara ABD'nin müdahil olmasını istiyor

The Independent, Türkiye'nin nasıl bir hesap yaptığı konusunda tahmin yürütüyor:

“Türkiye Avrupalı güçlerle, Mısır ya da İsrail'le herhangi bir çatışmayı tetiklemeden baskıyı muhafaza etmesini biliyor. Yine de bu baskı, bir çözümün müzakere edilmesini sağlamak üzere arabuluculuk yapması için ABD'yi de sorunun içine çekecek kadar güçlü. Bu strateji, ABD'yi geçtiğimiz ay Libya'da, Halife Hafter'in doğudaki birlikleriyle Türkiye tarafından desteklenen Trablus hükümeti arasındaki ateşkesi denetlemek zorunda bırakan stratejiyle aynı. ... ABD'nin bu müdahalesi, önümüzdeki onlarca yıl boyunca Akdeniz havzasının kaderini belirleyecek büyük bir çatışmayı çözmek için gerekli olabilir.”

To Vima (GR) /

Yeni bir anlaşma hayal değil

Siyaset profesörü Panagiotis Ioakeimidis, To Vima'daki yazısında Atina'nın Ankara ile yeni bir anlaşmaya varması gerektiğini belirtiyor:

“Atina, 'yaptırımlar ideolojisini' bir kenara bırakmalı. Ortak stratejik hedefimiz Türkiye'yi uluslararası hukuka uygun bir mantık içine 'hapsetmek' olmalı. Bu da ancak Türkiye'yi özel bir şekilde, [Türkiye'yi AB adayı yapan] yeni bir Helsinki Anlaşması'yla AB'ye bağlayabilirsek mümkün olur. Yunanistan açısından ciddi bir kıyaslamacı avantaj söz konusu. Yunanistan'ın AB üyeliği. Bunu yaratıcı ve inovatif olarak kullanmak gerekir; koşullar farklı olsa da tıpkı 1999'daki gibi. O zamanlar ilk Helsinki Anlaşması hazırlıklarına katılmıştım. Hatırlıyorum, birçok kişinin ilk tepkisinin 'böyle şeylerin imkansız!' olduğuydu. Hayır, yeterli irade, yaratıcılık ve strateji olduğu takdirde imkansız değil.”

Lifo (GR) /

Brüksel rahatsız edici gerçeklerden kaçıyor

Köşe yazarı Vasiliki Siouti Lifo'da, AB'nin Erdoğan'ın emperyalist planları karşısında başını kuma gömdüğünü öne sürüyor:

“Erdoğan rejimi uzun süre 'Mavi Vatan'dan bahsetti ve Midilli, Sakız, Sisam, Rodos, İstanköy ve birçok Yunan adası dahil Ege'nin yarısını Türkiye egemenliğinde gösteren mukabil haritalar yayınladı. ... Yayılmacı olduğu şüphe götürmeyen bu tehdit ve gayrimeşru talep AB tarafından, başına buyruk Erdoğan'ın fazla da ciddiye alınmaması gereken 'keyfiyeti' olarak hafife alınıyor. Erdoğan'ın Yunanistan'dan egemenlik haklarından ödün vermesini isteyip savaş ihtimalini tehdit olarak kullanmakla bunu aslında çoktan uygulamaya geçirdiği, üstelik Suriye ve Libya'da askeri varlığını sergilediği görülmüyor.”

Hürriyet Daily News (TR) /

Kriz NATO'nun birliğini tehlikeye atıyor

Avrupa Birliği geçtiğimiz hafta Türkiye'yi yaptırım uygulamakla tehdit etti. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, iki tarafı da tansiyonu düşürmeye davet etti. Hürriyet Daily News, Akdeniz krizinde AB ile NATO'nun çıkarlarının örtüşmediğine dikkat çekiyor:

“AB'nin kolektif gücü, NATO'nun ortak güvenlik mimarisine, 70 yıldır yaşlı kıtanın güvenliğini sağlayan bu ittifaka zarar vermeden kendi çıkarlarını nasıl savunabilir ki? Akdeniz havzasındaki kriz NATO'nun birliği için bir tehdit. Gerginlikleri ortadan kaldıracak şekilde hareket etmeli ama aynı zamanda tüm üye ülkeleri provokasyon yapmamaya zorlamalı. AB, ortak çıkarlarını savunmaya ant içtiğinden, NATO da kendi ortak çıkarlarının savunusunda kolektif bir güç göstermeyi bilmeli.”

Cyprus Mail (CY) /

Erdoğan kendi sorunlarıyla ilgilensin

Cyprus Mail köşe yazarı Manish Rai, Türkiye'deki durum hakkında bilgi veriyor:

“Kimi uzmanlar ülkenin muhtemelen felakete neden olacak bir ekonomik daralmanın eşiğinde olduğuna inanıyor. Bunun sebeplerinden biri cumhurbaşkanının yayılmacı politikasının korkunç maliyeti, üstelik Covid-19 pandemisi nedeniyle büyümenin ciddi anlamda duraksadığı bir dönemde. ... Erdoğan karşısındaki muhalefet cephesi büyüyor. ... İstanbul'un gözünü yükseklere dikmiş halifesi kendi evindeki sorunlara odaklanmakla iyi eder, aksi halde günün birinde Kaddafi, Hüsnü Mübarek ya da Bin Ali'yle aynı kaderi paylaşabilir.”

Hürriyet Daily News (TR) /

Şimdi en doğrusu, bekleyip görmek

Hürriyet Daily News'a göre, sorunun çözümü, bir moratoryum:

“Türkiye ve Yunanistan diplomatik bir çözüm üzerinde çalışırken bir moratoryum, Meis'i Yunanistan ile imzaladığı anlaşmanın dışında tutarak olumlu bir mesaj veren Mısır ile ilişkilerini normalleştirme fırsatı verebilir Türkiye'ye. Mısır ve Türkiye'nin düşman tarafları desteklediği Libya'da bir ateşkes normalleşmeyi daha da destekleyebilir. Ve tabii Doğu Akdeniz'deki gerilimin sona ermesi, Türkiye’nin Ortadoğu’daki diplomatik izolasyonunu bitirmeye yardımcı olabilir.”

Frankfurter Rundschau (DE) /

Çağrılar tek başına işe yaramaz

Ankara'ya karşı artık sadece yaptırım işe yarar, diyor Frankfurter Rundschau:

“Türkler ve Yunanlar arasındaki gerilimi azaltacak hiç kimse yok görünürde. Bu işi onlarca yıl ABD üstlenmişti. Ama ABD Başkanı Trump bir arabulucu değil. Avrupa başının çaresine bakmak zorunda. Öte yandan Türkiye Fransızların askeri varlığından ve Almanların diplomatik çabalarından hiç etkilenmemiş görünüyor. Dışişleri Bakanı Maas Atina'da ve Ankara'da bu sorunun çağrılarla çözülemeyeceğini gördü. AB Ankara'ya yaptırım konusunda çekingen davranmamalı artık.”

Kathimerini (GR) /

Yangını Berlin söndürmek zorunda

Alman Marshall Vakfı Başkan Yardımcısı Ian Lesser Kathimerini'deki yazısında, savaş çıkması halinde tarafları kimin yatıştıracağını soruyor:

“Doğu Akdeniz'de ateşle oynanan oyun askeri bir çatışmaya dönüşürse Ankara muhtemelen sert ve orantısız bir tepkiye maruz kalacak. ... Bu senaryonun gerçekleşme olasılığını azaltmak için gerekli müzakereleri kim yapacak? Washington ve Brüksel'in Ankara üzerinde etkisi yok. Paris dayanışma ve yıldırma amacıyla bölgedeki deniz gücü varlığını arttırmaya karar verdi. Atina ve Ankara gerginliğin azaltılmasını sağlayamazlarsa, yangını söndürme işi bu kez Berlin'e ya da başka ülkelere bırakılabilir.”

Efimerida ton Syntakton (GR) /

Öncelikleri artık doğru belirleyin!

Efimerida ton Syntakton, Brüksel'den Türkiye konusunda yeterince destek gelmemesinin hayal kırıklığını yaşıyor:

“Bu birleşik Avrupa sürekli Türkiye tarafından tehdit edilen iki AB üyesi Yunanistan ve Kıbrıs'ı korumaktansa Lukaşenka'yı devirmeyi daha önemli görüyor. Bu gelişme, Avrupa'nın ne birlik olduğunu ne de ortak ilke, değer ve çıkarları bulunduğunu gösteriyor. Böyle bir birlikten ulusal çıkarlarımızı savunmasını bekleyebilir miyiz? İlke ve değerler değil muktedirlerin iradesi geçerli olduğu sürece hayır. Ancak AB üyesi olarak uluslararası hukuk çerçevesinde çıkarlarımızın korunmasını AB organlarından talep etmek zorundayız.”

Le Figaro (FR) /

Berlin Paris'i yarı yolda bıraktı

Almanya, Fransa ile güç birliği yapıp Türkiye'ye karşı açıkça tavır almalı, diyor felsefeci Jean-Loup Bonnamy, Le Figaro'daki yazısında:

“Almanya ile gerçekten de imtiyazlı bir ortaklık içinde olsaydık Almanya Başbakanı Merkel bizi Türkiye'nin saldırganlığı ve İslamcı yayılmacılığı karşısında koşulsuz desteklemek zorunda olurdu. ... Avrupa Birliği'nin Türkiye karşısında sert önlemler alması gerekiyor: Yunanistan'a tam destek verilmesi (ki bir AB üyesi olması nedeniyle bu doğal olmalı), Fransa'nın Doğu Akdeniz'deki varlığının desteklenmesi, PKK'nın terör örgütleri listesinden çıkarılması, Türk Lirası'nın nihayet çökmesi için ekonomik yaptırımlar. ... Almanya bu gibi önlemlere karşı çıktığı takdirde Fransa buradan gerekli sonuçları çıkarmak ve Almanya-Fransa ikilisinin ölmüş olduğunu kabul etmek zorundadır.”

Evrensel (TR) /

Almanya bu çatışmadan faydalanıyor

Evrensel gazetesine göre Almanya'nın Türkiye karşısında Fransa kadar agresif davranmamasının geçerli sebepleri var:

“AB içerisinde Türkiye ile en kapsamlı ekonomik, askeri ve siyasi ilişkilere sahip ülke olan Almanya’nın tansiyonu düşürerek, sorunun diyalog yoluyla çözülmesinde elbette çıkarı var. Her iki ülkeyle dengeli bir ilişki Alman sermayesinin de çıkarına. Belirtmek gerekiyor ki bugün karşı karşıya gelen her iki ülke Almanya’nın en önemli silah müşterileri. Gerilimin artmasına bağlı olarak tarafların silahlanmaya hız vermesi de Almanya’nın işine yarayacak bu arada.”

Milliyet (TR) /

Mesele sadece enerji değil

Milliyet gazetesi doğalgaz alanları etrafındaki gerginliği daha büyük bir bağlam içinde değerlendiriyor:

“Evet, Türkiye için, kendi Mavi Vatan sınırları içinde saydığı bölgedeki zengin enerji kaynaklarının büyük değeri vardır. ... Türkiye’nin çok uzun yıllar enerji ihtiyacını karşılayabilecek, kalkınmasını kolaylaştıracaktır. Ankara’nın, Kıbrıs Rum tarafı ve Atina ile mücadelesinin önemli nedeni de bu alandaki olanaklarını kullanmak kararlılığıdır. Ancak bir başka önemli neden de bunun stratejik boyutu ile ilgilidir. Hükümetin Mavi Vatan vizyonu, Türkiye’yi bölgesel, hatta küresel bir güç haline getirmek amacına yöneliktir. Hedef Ankara’nın Yakın Doğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş bölgede etkin bir rol sahibi olmaktır.”

El País (ES) /

Türkiye'den vazgeçmeyin

Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi yöneticisi Mark Leonard El País'de, Erdoğan'ın dış politikası Putin'in izinden yürüdüğü için AB Ankara ile ilişkilerine yatırım yapmalı, diyor:

“Türkiye henüz yeni bir Rusya vakasına dönüşmedi ama mevcut durum yanlış değerlendirilecek olursa hızla o yöne kayabilir. Şimdilik Avrupalıların çoğu Türkiye'yi hala zorlu bir ortak olarak görüyor, 'rakip bir sistem' olarak değil. Ancak Avrupalılar son 15 yılda Rusya'yla sürdürülen ilişkilerden çıkardığı zorlu dersleri dikkate almalı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkinin yeni, üzerinde anlaşmaya varılmış ilkelerin yanı sıra net sınırlara da ihtiyacı var ki bölgenin daha fazla istikrarsızlaşması önlenebilsin.”

Die Presse (AT) /

Sorun Erdoğan

Die Presse, AB Erdoğan'ın saldırgan tavrına umarsız kalmamalı, diyor:

“Recep Tayyip Erdoğan'ın sözde araştırma gemisiyle Yunanistan'ı kışkırtması ve savurduğu tehditler şunu gösteriyor: Avrupa için bugün en büyük tehdit ne Trump, ne Çin, ne de Putin Rusya'sıdır. En büyük tehdit, hiç utanmadan Ege'de, Suriye'de ve Libya'da Avrupa'yı komik duruma düşüren Erdoğan'ın Türkiye'sidir. Cumhurbaşkanı şu mesajı veriyor: Sığınmacılar yüzünden bize mecbursunuz, günün birinde askeri olarak da bizden zayıf düşebilirsiniz, Akdeniz'deki yeni egemen süper güç biziz. ... Avrupa Yunanistan'da da aynı konuma düşerse, AB'nin ve kıtanın sonu gelir. Başka bir deyişle, Rusya'ya sert ekonomik yaptırımlar, ama Türkiye'ye destek. Gerçekten mi?”

HuffPost Italia (IT) /

Atina da kavga peşinde

Olayların tırmanmasında Yunan hükümetinin hiç suçu olmadığı söylenemez, diyor HuffPost Italia:

“Almanya Başbakanı Angela Merkel'in arabuluculuğu ve ABD Başkanı Trump'ın bir telefonu sayesinde Türk ve Yunan dışişleri bakanları ortak bir açıklama yapmak ve ikili müzakereler başlatmak konusunda anlaşmışlardı. Ancak Atina, ortak açıklamadan bir gün önce Mısır'la bir 'deniz yetki alanı' anlaşması yaptığını bildirdi. Bu anlaşmayla tespit edilen münhasır ekonomik bölge Türkiye-Libya anlaşmasında dile getirilen münhasır ekonomik bölgeyi çapraz olarak kesiyor. Ankara'da ciddi şaşkınlığa neden olan bu hamle, Yunan muhatabına güvenini tümüyle kaybetmesine neden oldu.”

T24 (TR) /

Milliyetçiliği besleyen gübre

Akdeniz'deki çetrefilli durum asla açık bir savaşa yol açmamalı, diyor T24:

“Uluslararası hukukun tanımladığı kıta sahanlığı kavramı Türkiye ile Yunanistan arasında geçerliği ve uygulanması olanaksız bir kördüğümdür. Keza Libya ile Türkiye arasındaki son anlaşmada sıkça geçen 'münhasır ekonomik bölge' terimi de Ege denizinde ve Doğu Akdeniz'de uluslararası deniz hukukunun uygulanması pek zor kavramlarından biridir. Bütün bu belirsizlik yaratan konular ise Yunanistan ile Türkiye arasında sert diplomatik tartışmalardan, tek taraflı uygulamalara, gerginliklere, karşılıklı kuru-sıkı tehditlere yol açıyor. Bu da her iki ülkede milliyetçiliği besleyen gübre işlevi görüyor. Keza iki ülke de içerideki sorunları örtebilmek, halklarının ilgisini ve dikkatini kaydırmak için bu tartışmaları düşmanlık iklimi yaratan elverişli kaynaklar olarak tepe tepe kullanıyorlar.”

Phileleftheros (CY) /

AB'ye saldırı

Phileleftheros, dışişleri bakanlarının buluşmasına çok da bel bağlamamak gerekir, diyor:

“Yunanistan ve Kıbrıs'ın yanı sıra, (az sayıdaki) diğer partnerlerimiz de Türkiye'ye yaptırım kararı çıkması konusunda baskı yapacaklar. Bunun arkasında, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell'in bir karar taslağı sunacağı sözü var. ... Peki, etkili yaptırım uygulama hedefine ulaşmak mümkün mü? Bu pek de kolay değil. Zor, çünkü pratikte Avrupa dayanışması diye bir şey yok. Yunanistan'a ve Kıbrıs'a yönelik tehditler, bu iki üyeye yönelik saldırılar AB'yi de ilgilendiriyor. Brüksel'dekilerin bunu görmesi gerek.”

Dimokratia (GR) /

Ankara Merkel'in koruma kalkanına güvenebilir

Dimokratia'ya göre Berlin'in suskunluğunun tek açıklaması Türkiye'ye destek:

“Analistlere göre, Almanya'nın AB dümenine geçmesiyle beraber Türkiye'nin olayları tırmandırmaya başlaması tesadüf değil. Başbakan Angela Merkel'li Almanya verdiği kararlarla ve kamudaki söylemleriyle Türkiye'ye bir koruma kalkanı oluşturuyor sürekli. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christopher Burger'in Yunanistan ile Mısır arasındaki anlaşmayı hukuka uygun olarak tanımlamaktan imtina etmesi, ama bunun yanı sıra, Türk gemisinin gerçekleştirdiği eylemin uluslararası hukuka uygun olup olmadığı sorusuna, sorunu genel olarak değerlendirmek için yeterli bilgiye sahip olmadığını söylemesi çok tipik.”