Rusya nükleer silahların kontrolü anlaşmasını askıya aldı

Rusya, Moskova ve Washington’un stratejik nükleer cephaneliklerini sınırlama taahhüdünü içeren New START anlaşmasını askıya almaya karar verdi. Putin, salı günü bu geçici askıya almanın sözleşmeden çekilmek anlamına gelmediğini açıkladı. Avrupa basını, bunun olası sonuçlarını değerlendiriyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Liberal (GR) /

Belirsizlik artıyor

Web portalı Liberal endişeli:

“Putin konuşmasında, anlaşmanın Ukrayna'daki savaştan ve Batı'nın Rusya'ya karşı diğer düşmanca eylemlerinden azade düşünülemeyeceğini söyledi. Ayrıca ABD'nin inisiyatif alıp önce davranması halinde, Rusya'nın nükleer denemelere yeniden başlayacağını duyurdu. Bu açıklamalar belirsizliği ve güvensizliği artırdığı gibi, Rusya'nın nükleer silah kullanabileceğine dair korkuları da yeniden körüklüyor. Elbette askıya almak, anlaşmadan çıkmak anlamına gelmiyor; ancak pratikte adım adım o yöne kayması muhtemel.”

The Guardian (GB) /

En azından netleşti

The Guardian köşe yazarı Samantha de Bendern, bunun ilan edilmesiyle değişen pek bir şey olmayacağını düşünüyor:

“Rusya'nın hamlesi kulağa dramatik gelse de, aslında iki süper güç arasında 2022'nin sonlarından beri süregelen bir durumu yalnızca resmileştirdi. O dönem Rusya, ABD ile Covid'den bu yana askıya alınan karşılıklı denetimleri yeniden başlatması beklenen bir toplantıyı iptal etmişti. Nükleer silahlar ana diyalog forumunun resmen sonlandırılması üzücü bir durum ve yeni bir nükleer silahlanma rekabeti olasılığını artırıyor olsa da en azından tüm taraflar nerede durduklarını açıkça biliyor.”

Maszol (RO) /

Çin olmadan böyle bir anlaşmanın pek anlamı yok

Maszol, New START nükleer silah anlaşmasının her hâlükârda yeniden gözden geçirilmesi gerekecekti, diyor:

“Böyle bir anlaşma, son zamanlarda muazzam bir silahlanma ve askeri gelişme kaydeden Çin olmadan çok az şey ifade ediyor. Pentagon, Uzakdoğu ülkesinin nükleer cephaneliğinin önümüzdeki on yıl içinde ABD ve Rusya ile aynı seviyeye geleceği tahmininde bulunuyor. Bu nedenle, üçlü bir anlaşma yapılmasını göz önünde bulundurmak çok mantıklı olacaktır. Çin'in şu ana kadar, buna dahil olmak yönünde bir eğilim göstermemiş olması ise başka bir mesele.”