Johnson Britanya demokrasisinin canına mı okuyor?
Büyük Britanya Başbakanı Boris Johnson, Avam Kamarası'nı beş haftalık zorunlu tatile çıkardı. Kraliçe 3 Eylül-14 Ekim arası yapılacak 'parlamento tatilini' onayladı. Böylece milletvekillerinin, anlaşmasız Brexit'e karşı bir yasa çıkarmak için yeterli vakti pek olmayacak.
Parlamento tek başına demokrasiyi koruyamaz
Britanyalı tarihçi Robert Tombs, Le Figaro'da Johnson'ı savunuyor:
“Parlamenter demokrasinin İngiltere'de icat edildiği bir gerçek. Ancak bu bağlamda 'demokrasi' sözcüğünün de 'parlamento' kadar önemli olduğunu unutmamalıyız. ... Cromwell dönemini bir düşünelim! Parlamento aşırı püriten bir dini azınlığın eline geçmiş, halktan tümüyle kopuktu. Cromwell, tanrı adına iktidarı eline almıştı. Bugünse kimileri iktidarı, Avrupa Birliği adına ele geçirmek niyetinde. ... Parlamento her zaman demokrasinin garantörü değildi. Hatta demokratik reformların kabulünde genellikle yavaş bile kalmıştır.”
Johnson, Salvini'nin başına gelenleri yaşayacak
El País'e göre Boris Johnson, İtalyan siyasetçi meslektaşlarına bakıp olası tehlikeleri görmeli:
“Buralarda bir despot ısınma turları atarken, başka bir yerdeki despot, şimdilik vedalaştı: Matteo Salvini tek bir ata oynadı ve her şeyi kaybetti. ... Salvini'nin düşüşü, aşırı sadakatsizliğin hoş karşılanmadığını, başarısız bir devrimin asi için acımasız olacağını ve tek adam otoriterizminin cazibesinin kısıtlı olduğunu kanıtladı. Kanıtlanan bir başka konu da, Brexit'i taklit etmek isteyen Avrupa şüphecilerinin tahmin ettiğimizden daha dar bir hareket alanı olduğu.”
Tehlikeli bir darbe girişimi
Berlingske, Johnson'ın ülkesinin köklü ve onurlu demokratik geleneklerine zarar verdiğini düşünüyor:
“Gordiyon Düğümü haline gelen Brexit'i çözmek için halkın temsilcilerinin gücünü sınırlandırmak, kuşkusuz demokratik bir çözüm değil. Boris Johnson, ayrılık anlaşmalarını yeniden müzakere etmeye uğraşıp, sonucu parlamentoya ve halka sunsa daha iyi ederdi. Şimdiyse zoraki bir çözüm için Britanya demokrasisini riske atıyor. ... Johnson bir taraftan da otoriter siyasetçilere kötü örnek oluyor. Demokratik gelenekleriyle bilinen bir ülkenin başbakanı memnun olmadığı bir parlamentoya kilit vurabiliyorsa, canları aynı şeyi yapmak istediklerinde Putin'i ve Orbán'ı nasıl eleştireceğiz?”
Johnson sadece verdiği sözleri tutuyor
Ethnos, Johnson'ın yaptıklarına şaşırmamak lazım, diyor:
“Ortada ne bir 'darbe' var, ne bir 'skandal' ne de 'aykırılık'. Yasal olan her zaman ahlaki olmak zorunda değildir. ... Johnson parlamentoyu askıya almaya karar verdiyse, bunu Britanya anayasası kendisine bu hakkı verdiği için yapıyor. ... Johnson azılı bir Avrupa karşıtı olarak (hatta kimileri onun bu Avrupa düşmanlığını, bir Avrupa bürokratının oğlu olarak Brüksel'de geçirdiği çocukluğuyla açıklıyor) her zaman anlaşmasız Brexit'ten yana olduğunu söyledi. Şimdiyse bu adımı attı ya da en azından bu noktaya çok yaklaştı.”
Seçimi kazanma taktiği: Gerginliği tırmandırmak
Britanya Başbakanı Johnson, kısa sürede yapılmasını umduğu seçimlerde yerini sağlamlaştırmak peşinde, diyor The Guardian:
“Johnson, Brexit sürecinde kontrolü ele geçirebilmesi için parlamentoya bilerek ve isteyerek zaman tanıyor. Çünkü aslında parlamento seçimleriyle Brexit'i güvence altına almayı değil, tam tersine, Brexit 'i kullanarak parlamento seçimlerini kazanmayı istiyor. Rakiplerini hamle yapmaya zorlayarak bir nevi 'halk, parlamentoya karşı' ortamında geçecek bir seçime zemin hazırlıyor. Seçim kampanyalarında 'Boris'i destekleyin, Britanya'yı geri kazanın' sloganını kullanacağı tahmin edilebilir. Johnson mutlaka, 31 Ekim'de AB'den ayrılmanın ancak Avam Kamarası'nda çoğunluğu elde etmesiyle mümkün olacağını iddia edecektir.”
Geriye sadece güvenoyu kaldı
El Periodico de Catalunya, bu adam nasıl durdurulabilir, diye soruyor:
“Muhafazakar siyasetçi Johnson siyasi geleceğinin anlaşmasız bir Brexit'e bağlı olduğundan emin. ... İlk bakışta Johnson içinde taşıdığı popüliste sadık kalarak, halkın 2016'da ayrılığa evet demesinin karşısına parlamento çoğunluğunu ve bu çoğunluğun temsil ettiği, Brexit taraftarlarının da yeniden ele geçirmeye çalıştığı ulusal egemenlik kozunu koyuyor. ... Ya da referandumda gördüğümüz gibi ne pahasına olursa olsun hedefine ulaşan bir korsan. Kesin bir sonucu olacak bir güvenoylaması gibi geriye kalan çareler bugün parlamentoda herhalde düne oranla daha çok taraftar bulurdu.”
Britanya'da taşlar sonunda yerine oturdu
Neue Zürcher Zeitung'a göre, Johnson'ın kendini Brexit sonrasında başbakan yapacak yeni bir seçimi kışkırtma planı başarılı olabilir:
“Johnson'ın dört nala iktidara koşmasını beğenenler de var. Anayasal temel ilkeleri ihlal edip etmediği, seçmenden çok hukukçuları yıllarca meşgul edecektir. Kesin olan bir şey varsa, o da Johnson'ın üç yıl süren Brexit karmaşasından sonra ülkede nihayet taşları yerine oturttuğu ve yeni bir sayfa açtığıdır. Çoğu yurttaş Brexit dramının artık bir son bulmasını arzu ediyor. Muhalefet ise kendi içinde hala kavgalı ve AB'den makul bir ayrılığın nasıl olması gerektiği konusunda uzlaşamıyor. Bitmeyen bir Brexit tartışması ihtimali de cazip bir seçenek değil.”