Afganistan parça parça Taliban'ın eline geçiyor

Afganistan'da Taliban hafta sonu, aralarında Tacikistan sınırına yakın önemli bir ticaret kenti olan Kunduz'un da yer aldığı beş vilayet merkezini ele geçirdi. ABD ve NATO birliklerinin çekilmesiyle Taliban'ın ülkede gücünü yeniden artırmasını bekleyen yorumcular Batı'nın hiçbir şey yapmadan izlemesi karşısında uyarıyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Zeit Online (DE) /

Kabil düşmemeli

Zeit Online'a göre para ve taziyeler tek başlarına yeterli değil:

“Devasa boyutlara sahip insani bir felaketin önlenmesi için savaşın Kabil sınırlarına ulaşmasına izin verilmemeli. Kabil'de her gün bombalama, saldırı, cinayet olsa da sokak savaşları başlamış değil. Böyle bir şeyin sonuçları korkunç olacaktır. Birleşmiş Milletler, böyle bir olay, yakın tarihin en büyük felaketi olacaktır, diyor. Kenti bir trajediden koruyacak olan, askeri yardım göndermek, hatta yeni bir uluslararası savaş gücünü bölgeye sevk etmek olabilir. ... Ancak nasıl yardım edemeyeceğimiz belli: Sadece para vererek, cılız taziye açıklamalarıyla ve bir şey yapıyormuş gibi görünmeyi sağlayan müzakerelerle.”

Der Standard (AT) /

Felaket geliyorum diyor

Taliban'ın geri dönüşü, daha ABD birlikleri bölgeden çekilmeden önce başlamıştı, diyor Der Standard:

“Afganistan'daki ciddi bir askeri varlığı olan bazı devletlerin çaresizliğine eşlik eden bir başka unsur var, o da [Afganistan'da] devlet kurumlarının inşası ve toplumsal kalkınma alanında son yirmi yılda ne kadar ilerleme sağlandığının teminatı. Buradaki tek umut, atılan bunca adımın en azından tamamen geri döndürülemeyeceği. ... Zaten ABD olmadan, NATO adına Afganistan'da anlamlı bir askeri varlık da sürdürülemez. Taliban'ın geri dönüşü, önce Donald Trump sonra da Joe Biden'ın geri çekilmenin sinyallerini vermelerinden çok daha önce başlamıştı zaten.”

Radio Kommersant FM (RU) /

Taliban'la sonra değil şimdi konuşmak daha iyi olacaktır

Taliban bir yanda Rusya'da yasaklı bir örgüt, diğer yanda Rus diplomatlar Taliban delegasyonlarıyla görüşmeyi sürdürüyor. Radio Kommersant FM, Moskova'nın mantığına anlayışla yaklaşıyor:

“Bu tavır somut, jeopolitik realitelere dayanmaktadır. Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetlerinin sınırlarına dayanan ve gelecekte konumunu daha da güçlendirecek olan Taliban ortadan kaybolmayacaktır. Yani önünde sonunda bir şekilde anlaşmak gerekecek. Eğer böyle olacaksa, bunu şimdiden yapmak daha iyi olacaktır. Böylece onların gözünde en azından 'iyi polis' izlenimi yaratmak ve Batılı 'işgalci' ve 'Haçlılardan' farklı olarak potansiyel bir ortak olarak görünmek için avantaj sağlanmalıdır.”

Milliyet (TR) /

Türkiye için somut bir tehdit

Milliyet uyarıyor:

“Afganistan başkenti Kabil’in havaalanı TSK tarafından korunacak. Hem bu kritik görev nedeniyle hem de ivme kazanan Afgan göçüyle 'Taliban, Türkiye gündeminin ilk sıralarında.' Afganistan yeniden 'uluslararası cihatçılığın' sığınağı/merkez üssü olursa Türkiye’nin 'Afgan göç seli' ve 'Kabil Havaalanı’nın korunması' ikizi daha da ciddi tehdide dönüşebilir. ... Suriye ve Irak’tan kazınan DAEŞ’lilerin Afganistan’a sığınması ve Taliban’dan destek alması artık mümkün görünmüyor. Bu bir 'artı'. Ama kolu kanadı hayli kırılmış olan El Kaide için aynı iyimser görüş paylaşılmıyor.”

Satori (LV) /

Görmezden gelmek çözüm değil

İnternet gazetesi Satori'ye göre Batı, Afganistan misyonunun sona ermesinin ardından da küresel düzeyde varlık göstermek zorunda olacak:

“Terör tehlikesi ne azalacak ne de artacak. Bölge bundan sonra da göç akımlarının oluşumunda pay sahibi olacak; çünkü insanların mutluluk hedefiyle mi yurtdışına gittikleri, yoksa İslami köktencilerden korkuları dolayısıyla ya da kişisel umutsuzluk hisleriyle mi bunu yaptıkları herhangi bir fark yaratmıyor. ... Elbette buradan çıkarılacak sonuç, yapılan müdahalelerden edilen deneyimlerin Batı'nın dünyanın başka yerlerinde yaşananları görmezden gelmesi olmamalı. Batı'nın gerek iklim ve çevre koruma konusunda gerekse pandemi sorununda katkı sağlamak üzere daha yapacağı çok şey var.”

Neue Zürcher Zeitung (CH) /

Bölgesel ortaklıklar zamanında yenilenmeli

Rus ekonomist Vladislav Inozemtsev, Neue Zürcher Zeitung için konuk yazar olarak kaleme aldığı yazısında Batı dünyasını uyarıyor:

“AB ve diğer NATO devletlerinin Afganistan'dan çekilmesi bölgenin güvenlik yapısında derin bir boşluk bırakacaktır. Batı'nın şimdi bölgesel güçlerle birlikte çalışması çok daha önemli. Böylece ülkenin, 'Rusya'nın arka bahçesi' olma halinden kurtulmasına da yardımcı olacaktır. Rusya'nın Taliban'la kurmaya çalıştığı işbirliği ve Moskova'nın Washington'la girdiği jeopolitik rekabet dikkate alındığında Batı'nın, Kazakistan gibi bölgesel partnerlerle çok boyutlu ilişkiler kurması doğru adım olacaktır. Avrasya'nın kalbinde bir kez güvenlik açığı meydana geldikten sonra bunu tekrar kapatmak kolay iş olmayacaktır.”

Yeni Şafak (TR) /

Taliban sadece ülkesini kurtarmak istiyor

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taliban'ın dini görüşleriyle sıkıntısı olmayan Türkiye'nin daha rahat müzakere yürütebileceğini ifade etti. Yeni Şafak gazetesi bu görüşe katılıyor:

“İnanç aynı ama uygulama farklı ortaya çıkmıştır, üstelik bu farklılıkta her durumda kendimizi Taliban’dan haklı veya üstün çıkaracak hiç bir imtiyazımız yok. ... Doğrusu Taliban, ABD işgali esnasında 7 yıldır ülkeyi yöneten bir hükümet idi. İşgalle birlikte direnişe geçti. ... Misyon olarak sadece kendi ülkesini işgalden kurtarmayı koydu ve görülüyor ki bu konuda başarılı olmuş durumda. ... Türkiye’nin ise Taliban’a terörist muamelesi yapması hangi haklı ve makul gerekçeye dayanabilir?”

Yeni Şafak (TR) /

Tek sorun Taliban değil

Afganistan jeo-ekonomik açıdan büyük güçlerin dikkatini çekiyor, diyor Yeni Şafak:

“Afganistan maden bakımından çok zengin bir ülke. Kuzeydeki doğalgaz yatakları Rusya’nın ilgi alanında. Çin ise yeni nesil teknolojilerde ve otomotiv sektöründe kullanılan lityumun yanı sıra uranyum, altın ve demir kaynaklarıyla ilgileniyor. Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleriyse lityum kaynaklarına dikkat kesilmiş durumdalar. ... Kapitalizm ise vahşi kıskaçlarını dünyanın bakir kalmış alanlarına yaymak için her zaman pusuda bekliyor.”

Politiken (DK) /

İslamcılara yardım eden ülkeleri durdurmak

Taliban Pakistan tarafından destekleniyor, diyen Politiken bu ülkeyi, şiddet sarmalında boğulma tehlikesi yaşayan Lübnan'a benzetiyor:

“Bu nedenle uluslararası devletler topluluğu, devletleri parçalamaya çalışan ya da paralel toplumların oluşumuna yatırım yapan hükümetler üzerinde baskı uygulamalı. Afganistan'daki Taliban'a silah ve uyuşturucu trafiğini engellemesi için Pakistan'a yoğun bir baskı uygulanması da şart. İran da aynı şekilde cendereye alınmalı ki, Lübnan Hizbullahı'na yaptığı silah ve para sevkiyatının yanı sıra Beyrut ve Bağdat yönetimlerine karşı milisleri göndermekten vazgeçsin.”

Novaya Gazeta (RU) /

"Siyasete karışmayan ordu" ilkesinin intikamı

Afganistan uzmanı Vasily Kravzov, Nowaya Gazeta'daki yazısında, Afgan askerlerin neden saf değiştirerek Taliban'a katıldıklarını açıklıyor:

“Pentagon'un orduya paralel olarak kurduğu sistemin beklenen bir sonucu bu. En doğrusu olduğunu düşündükleri kendi sistemlerinin aynısını burada da kurdular. Devletin ya da halkın çıkarları kale alınmadan sözleşmeler yapıldı. ... Afganlar kendi ülkelerinde paralı asker oldu. Bu çok sakıncalı. İkincisi ise, Afganistan ordusunda hiçbir siyasi organın kurulmamış olması. 'Siyasetten ve ideolojiden bağımsız bir ordu' ilkesi hayata geçirildi. Askeri birliklerde hiçbir siyasi ve ideolojik çalışma yapılmadı.”

Gordonua.com (UA) /

Babana bile güvenmeyeceksin

Ukrayna Gelecek Enstitüsü'nden İlya Kusa, gordonua.com'da ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinden çıkarılacak dersin, kimsenin müttefiklerine güvenmemesi gerektiği olduğunu yazıyor:

“Güvenilir ve güçlü bir müttefikiniz de olsa, bu müttefik size yardıma hazır da olsa, asla kendi gücünüzün yerini tutamaz. ... Bir devlet kendi başına sağlam bir şey inşa edemeden gevşediğinde, atalet içinde yurtdışından gelecek bir mucizeyi beklemeye, karşılıksız yardım ve kredilerden yaşamaya başladığında, ilk fırsatta sırtınızdan atmak isteyeceğiniz boş bir çuvala döner. Afganistan için de aynı şey geçerli oldu.”

El País (ES) /

AB için sessiz ama derinden bir kabus

Afganistan'dan asker çekilmesi bir taraftan da AB'nin kendi askeri stratejilerinden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor, diyor El País:

“ABD'nin son emperyal savaşta aldığı son yenilgi bu; Avrupalılar içinse, sessiz bir kabus. Buraya yapılan bütün yatırım, özellikle de insan hayatına yapılanlar ancak transatlantik dayanışmanın gerektirdiği kadardı; ama terörle mücadeleye ya da Afgan halkının özgürlüğüne pek bir katkı sağlamadı. Afganistan'ın kendi askeri birlikleri olmadan Kabul'deki büyükelçiliklerin bile varlığını sürdürmesi sağlanamaz. Brüksel'in jeo-politikaya atıfta bulunması ve gücün dilini kullanılması henüz imkansız.”

The Spectator (GB) /

Geçmişin hatalarına düşmemek

The Spectator'a göre Afganistan, Mayıs 2000'de İsrail ordusu çekildikten sonra Lübnan'ın yaşadığına benzer bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalabilir:

“Düşmanların zafer olarak değerlendirebileceği askeri bir çekilme tehlikelidir. ... Üstelik Afganistan'dan apar topar çekilmek, tıpkı Lübnan'da İran'ın yaptığı gibi, Rusya'ya müdahale fırsatı yaratır. Afganistan ordusunun dağılmasını engelleyecek ve hükümetin özerkliğini sürdürmesini sağlayacak önlemler alınması da çok önemli. Lübnan hükümetinin gücünü yitirmesinin sebebi Hizbullah'ın ve İran'ın güçlenmesiydi. Taliban'ın uzlaşmalara uymaması olasılığı için de bir B planı yapılmalı. İsrail'in çekimser kalma politikası zamanında işe yaramamıştı.”

The Irish Times (IE) /

Kaçınılmaz olanı beklerken

Irish Times da tarihi bir karşılaştırma yapıyor:

“Kabil ABD'nin Vietnam'dan çekilmesinden sonraki Saygon'u, gergin bir şekilde kaçınılmaz olanın beklendiği bu şehri andırıyor. Hükümetin pasaport daireleri aralıksız çalışıyor, insani hizmet örgütleri yabancı çalışanlarını geri çekiyor, şirketler gidiyor ve ABD'yle işbirliği yapanlar heyecan içinde kendilerinin de ülkeyi terk edebilecekleri haberini bekliyor. ... Amerikalıların varlığıyla oluşan güvenlik hayali acınacak kadar güçsüz bir hükümet ve manevra gücü daha yüksek olan Taliban'a karşı duramayacak konvansiyonel bir ordu bıraktı geride.”

Radio Kommersant FM (RU) /

Orta Asya ve Rusya'yı kötü günler bekliyor

Radio Kommersant FM, post-sovyet komşu ülkeler için de olumsuz senaryolar çiziyor:

“Taliban Orta Asya'ya yayılabilir, düşmanı IŞİD'i de Orta Asya'ya sürebilir. Onbinlerce Afganistan vatandaşı Tacik ve Özbek ülkenin yeni beylerinden kaçıp Tacikistan ve Özbekistan'a gidebilir, ki bu da zaten birçok sorunu olan bu ülkelerde kaçınılmaz olarak toplumsal ve siyasi gerilimlere yol açar. ... Moskova, Duşanbe'deki, Taşkent'teki, Aşkabat'taki ve Bişkek'teki laik rejimleri kendi kaderlerine terk edemez. Orta Asya halkının radikalleşmesi Rusya'nın felaketi olur, zira ülkemizde bu bölgeden gelen milyonlarca insan çalışıyor.”

De Standaard (BE) /

Şi ve şürekasının önü açıldı

Basındaki haberlere göre Çin Afganistan'a altyapı için büyük yatırım teklifleriyle gidiyor. De Standaard, Pekin'in, askeri birliklerin geri çekilmesinin yarattığı boşluktan yararlanacağından endişeli:

“Makyavelist ince hesaplar Pekin'in yabancısı olduğu şeyler değil. Komünist Parti bir taraftan Afganistan'daki İslamcı asilerle işbirliği yaparken, Sincan'daki kendi isyancı Müslüman nüfusuna baskı uyguluyor. Joe Biden, bütün enerjisiyle 'stratejik rakibi' Çin'e yoğunlaşabilmek için Afganistan'daki Amerikan birliklerini geri çekmeye karar verdi. Bu kararın paradoksal sonucuysa, nüfuz alanını genişletmek isteyen Çin karşısında Afganistan'ın korumasız kalması.”