Katar 2022: Dünya Kupası'nı izleyelim mi, izlemeyelim mi?
Futbol Dünya Kupası pazar günü gerçekleşen açılış töreni ve oynanan ilk maçla başladı, ancak organizasyona nasıl yaklaşılması gerektiğine dair tartışmalar hız kesmeden sürüyor. Ev sahibi ülke, diğer meselelerin yanı sıra stadyum ve altyapı inşalarında yaşanan insan hakları ihlalleri ve eşcinselliğe karşı tutumu nedeniyle uzun süredir yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Yorumcular, hal böyleyken maçların izlenmemesi gerektiği argümanını tartışıyor.
Dikkatleri gerçeklerden uzaklaştırıyor
Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa, Portekiz Milli Takımı'nın Dünya Kupası'nda oynanacak ilk grup maçı için Katar'a gideceğini açıkladı. Público'ya göre bu bir hata:
“Marcelo gibi bir hümanist ve demokrat, Portekiz'i dünyanın gözünde saygın göstermenin en iyi yolunun Katar'a gitmemek ve bunun nedenini de açıklamak olduğunu anlamalıydı. Bunu yapmayarak, Portekiz'i gözü krampondan başka bir şey görmeyen ülke durumuna sokuyor. Bu şekilde görülmek ülkenin yararına olmaz. Futbol, ülkenin dikkatini gerçekten mühim konulardan uzaklaştırmak için sıklıkla bahane olarak kullanılan bir oyundan başka bir şey değil.”
Ev sahipliği için doğru tercih
The Economist, Batı'nın Dünya Kupası'nın oynanacağı Katar'a yönelik eleştirilerine katılmıyor:
“Pek çok öfkeli uzman verdikleri tepkiyle, Müslümanları veya zenginleri sevmedikleri intibası yaratıyor. ... FIFA, turnuvanın dönüşümlü olarak yalnızca Finlandiya, Norveç ve İsveç arasında düzenlenmesini istemiyorsa eğer, kusursuz olmayan ülkelerin de ev sahipliği yapması şart. Dünya Kupası'nı küresel bir etkinlik olarak hayata geçirme fikri kesinlikle doğru. Ortadoğu futbol hayranlarıyla dolu, ancak turnuvaya hiç ev sahipliği yapmadı. Organizasyon daha önce hiçbir Müslüman ülkede düzenlenmedi. Dünya Kupası böyle bir ülkede yapılacaksa, Katar gerçekten iyi bir tercih.”
Kendi refahımız da adaletsizliğe dayanıyor
Libertatea köşe yazarı Costi Rogozanu, Avrupa'da da sömürü olduğuna dikkat çekiyor:
“Katar'ın yaptığı yalnızca gizli refah reçetemizin daha acımasız bir halini uygulamak. Evet, kimlik belgelerinin alıkonulduğunu, ödenmemiş maaşlarla şantaj yapıldığını, ara vermeden sürdürülen vardiyalar ve tek bir gün izin kullanmadan çalışılan haftalar olduğunu, bunların hepsini bir zamanlar kendi güneşli kıtamızda da duyduk. Elbette Katar'da yaşanan korkunçluklar bundan iki-üç kat daha fazla. ... Tıpkı Batılı yurttaşların işgücü piyasalarındaki pek çok bakım işinin veya tarımsal sektörün yalnızca Doğu Avrupalılar veya Afrikalılar pahasına işlediğini kabul etmemesi gibi, Katar da sahip olduğu lüksün yasadışı sömürüye dayandığını kabul etmiyor.”
Müslüman dünyanın gururu
Hükümet yanlısı Daily Sabah’a göre ev sahipliğinin Katar’a verilmesi gelecek açısından önemli:
“Dünya Kupası büyülü bir şey, gelirinizi ülkenizin Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasına harcamak da fevkalade. Katar bugün gelişmiş altyapısı, yolları, ulaşımı ve teknolojisiyle dünyanın en modern Müslüman ülkesi. … Artık yalnızca eşsiz zenginlikteki beyaz ülkeler Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmıyor. Müslüman bir ülke de sekiz muhteşem stadyumunda bir FIFA turnuvası düzenliyor ve bu da Müslüman ulusların emperyalist uluslarla eşit düzeyde ortak olmasının önünü açacak.”
Spor ve siyaset iç içedir
Ilta-Sanomat, Katar'da bir şeylerin değişmesini ümit ediyor:
“Spor ve siyaset neredeyse hep iç içedir. Katar'la ilgili şu anda sürekli dile getirilen önemli ahlaki sorunlar mevcut. Futbol taraftarları, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, maç izlemenin ahlaki unsurlarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Umarız mümkün olduğu kadar çok yıldız futbolcu, Dünya Kupası sırasında konuyu gündeme taşır. ... Şu anda Dünya Kupası ile ilgili en iyi şey, küresel kamuoyunun dikkatinin ülkedeki insan haklarının kötü durumuna yönelmiş olması. ... Bunun daha iyiye doğru gerçek bir değişime vesile olacağını ümit edelim.”
Televizyonlar kapatılsın!
Sosyalist L’Humanité’nin Genel Yayın Yönetmeni Jean-Emmanuel Ducoin, spora birliktelik anlamı yükleyenlerin bu kez Dünya Kupası’nı dört gözle bekleyememesinden yakınıyor:
“Halkla ilişkiler peşinde koşan bir gücün bu rezil şovuna sırt çevirmek, bütün her şeyi hayal kırıklığı yaratmış bir tiyatro oyunundan ibaret görmek için her tür sebep var. ... Halk sporu için verilen mücadele elbette kaybedilmiş değil. Ancak Katar, onun geleceğine büyük bir zarar verdi. Liverpool’un efsane teknik direktörü Bill Shankly sık sık şöyle derdi: ‘Gerçek sosyalizmde herkes herkes için çalışır ve ücretler herkes arasında eşit olarak paylaşılır. Futbolu da hayatı da böyle görüyorum ben.’ Bir ay boyunca deneyimleyeceklerimiz bunun tam tersi olacak.”
Bu kadar ikiyüzlü olmayın!
Neue Zürcher Zeitung ise Dünya Kupası başlamadan hemen önce gündeme gelen seçici ahlakçılıktan rahatsızlık duyuyor:
“Ne yönde karar verilirse verilsin, biraz keyifsizlik ve suçluluk duygusu yaşanması beklenir. ... Bu yıl Dünya Kupası'nı vicdani nedenlerle izlememesi gerektiğini düşünenler, tutarlılık göstererek çok daha fazlasını boykot etmek zorundalar. Örneğin Uygurlara yönelik zulmü desteklememek adına Çin ürünlerini. Ya da Katar'ın da işin içinde olduğu Şampiyonlar Ligi'ni. Putin'in Kırım'ı ilhak etmesi sonrasında Rusya'da düzenlenen Dünya Kupası'nı nasıl izleyebildiklerini de sorgulamaları gerekir. Şu an sahnelenen vicdan azabı o kadar seçici ki, neredeyse hiç ciddiye alınamayacak durumda.”
İşçiler ağır bedeller ödedi
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, El País'te adalet çağrısı yapıyor:
“Milyonlarca göçmen işçi ağır bedeller ödedi. En başta da Kasım 2020'de, 39 dereceyi bulan sıcaklıklarda on saatten fazla süre şantiyede çalıştıktan sonra uykusunda ölen 34 yaşındaki Nepalli Tul Bahadur Gharti. ... FIFA'dan tek istediğimiz, işçilere tazminat ödeneceğine dair kesin bir taahhütte bulunması. ... Gianni Infantino gerçekten Dünya Kupası süresince herkesin yalnızca futbola odaklanmasını istiyorsa, bu turnuvanın gerçekleşmesini mümkün kılan işçilerin hak ettikleri adalete ve tazminatlara ulaşmasını sağlamalı. Zaman daralıyor.”
İslam'ın aydınlık yüzünü gösterelim
Hükümet yanlısı Star, Batı'yı İslamofobik kampanya yürütmekle suçluyor:
“Bütün bunlar Batılıların futbolu kendi amaçları doğrultusunda nasıl kullandığının bir göstergesi. Batı bunu mütemadiyen yapıyor. Her fırsatta İslamofobi'yi körükleyecek yayınlar ve açıklamalar yapmaktan çekinmiyorlar. ... Oysa Katar'da yapılacak dünya şampiyonası bu noktada bize bulunmaz bir fırsat sunuyor. Batı'nın futbolu İslamofobi'nin yayılmasında bir araç olarak kullandığı kadar biz de onu İslam'ın aydınlık yüzünü göstermek için kullanmalıyız. ... Batı'nın 'futbolun sadece futbol olmadığı' gerçeğini kendi çıkarları için kullandığı kadar bizler de İslam'ın barış ve esenlik dini olduğunu onlara anlatmada kullanmalıyız.”
FIFA böyle istedi
Tagesschau.de, Katar’ın Dünya Kupası elçisine gösterilen tepkileri anlamıyor:
“Yaptığı açıklamalar, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ülkedeki homofobik yasaların yalnızca bir yansıması. Eşcinsel ilişkilerin Katar’da yedi yıla kadar hapisle cezalandırılabileceği herkesçe biliniyordu ve halen de biliniyor. Katar'da kuir insanlar sürekli korku içinde yaşıyor. ... Peki FIFA ne yapıyor? ... 'Futbola odaklanalım' demiş Infantino ... . FIFA Başkanı zaten yaklaşan Dünya Kupası'nın 'tüm zamanların en iyi Dünya Kupası' olduğunu da söylüyor. Etrafında dönen tüm mevzularla birlikte utanç verici bir turnuva bu, ama FIFA'nın istediği de tam olarak böyle bir şeydi.”
Kusura bakmayın
FIFA, Katar'da yalnızca futbolun konuşulması çağrısında bulundu. Dünyadan nasıl bu kadar bihaber olunabilir, diye soruyor De Standaard:
“(Çoğunluğu göçmen) işçilerin kötü çalışma koşullarını kınamaya devam ettiğimiz için kusura bakmayın. ... İnsan hakları meselesini ve Katar'ın Dünya Kupası'nın karbon nötr olduğu iddiasını sorgulamaya devam ettiğimiz için kusura bakmayın. FIFA ve Katar'ın, insan hakları örgütlerinin ve medyanın bu konuların üzerine düşmeyeceğini sanması oldukça safça. Ülke böyle bir turnuva düzenlemek için her şeyi göze alıyorsa, tüm gözlerin üzerinde olmasına da katlanabilmeli.”
Eleştiriler yakında unutulur
Köşe yazarı Ysenda Maxtone Graham, The Spectator'da ev sahibi ülkeye yönelik yoğun eleştirilere rağmen Katar'daki turnuvanın seyircilerden büyük ilgi görebileceğini yazıyor:
“Yaz Olimpiyatları'nın Londra'da yapılacağı belli olduktan sonra, oyunlar başlayana kadar geçen yedi yıl boyunca devasa maliyetlerden yakınmıştık. Ancak oyunlar harika bir etkinliğe dönüştüğünde tutumumuzu temelden değiştirmemiş miydik? Aynısı Katar'da da gerçekleşebilir. İçten içe stadyumların boş kalmasını umuyorum, ancak biletlerin gerçekten çok iyi sattığını gördükçe şok geçiriyorum.”
İnsan hakları ihlalleri "kültür" değildir
Bianet Katar'ı, dünyanın ülkenin muhafazakâr kültürüne saygı göstermesi gerektiği argümanının arkasına saklanmakla eleştiriyor:
“Kültürün ne olduğunu ve devletlerin temel hak ve özgürlükleri ihlal etmek ya da hak ihlallerini meşru tartışma zemininden çıkarmak için nasıl da 'kültür' kavramının arkasına saklandığını ele almak elbette bu yazının sınırlarını aşıyor. Öte yandan, dünyanın 'gelişmiş' ülkelerinin de bu 'muhafazakar kültür' savını geçerli bir sav kabul ederek hak ihlalleri karşısında sesini yükselten yurttaşlarına parmak salladığını görmek, söz konusu hakların her geçen gün daha fazla tehdit ve kısıtlama ile karşı karşıya kaldığı Türkiye gibi bir ülkeden bakıldığında yılgınlık ile karışık bir öfke duygusu uyandırıyor.”
Böyle etkinlikler için geçerli hiçbir argüman yok
The Times, otoriter devletlerde düzenlenen spor etkinlikleri için ileri sürülen tipik argümanları çürütüyor:
“'Ama kimse mükemmel değil' - böyle bir savunma hattı çiziliyor. ... Elbette buna verilecek cevap, sorunların boyutunun da önemli olduğudur. 'Spora siyasete karıştırmayın' argümanına verilecek cevap ise şu: 'Çok geç delikanlı.' Türlü rejimlerin sporu ve kültürü devlet politikasının birer aracı olarak kullanması ve bununla halkla ilişkiler çalışması yapılması standart hale geldi. Bir de FIFA'nın şu favori argümanı var: 'Ev sahipliği reformlara yol açar'. Bu argüman da Çin'in 2008 Yaz Olimpiyatları kapsamında uyguladığı baskılar ve Rusya'nın 2014 ve 2022 yıllarında komşusunu iki kez işgal etmesiyle çürütülmüş oldu.”
Hak talep etmek için en uygun zaman
Novinky.cz, Katar'daki koşullardan sürekli yakınmak yerine net taleplerde bulunmak için turnuvadan istifade edilmesi gerektiğini düşünüyor:
“Dünya Kupası'na yaklaşık 1,2 milyon kişinin gelmesi bekleniyor. Beş milyar insan da şampiyonayı televizyonlarından takip edecek. Böyle bir platformu kullanmamak yazık olur. Saflığı bırakalım: Katar asla liberal bir cennet olmayacak. Ancak, işçilere sendika kurma özgürlüğü verilmesi bir başlangıç olabilir. Bu arada elimize hiç kozumuz yok da değil. Katarlılar, Avrupa Birliği ülkelerine girmek için vize alma süreçlerinin kolaylaştırılmasını istiyor. Olur, biz de onlara bu konuda neler yapabileceklerini soralım.”
Bölgedeki görece sevilen ülkelerden biri
Der Spiegel, Katar’ın sadece kusurlarına indirgenmesinden rahatsız:
“Katar, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ilk Arap ve ilk Müslüman ülke, Katarlılar bundan gurur duyuyor ve şampiyonayı dört gözle bekliyor. ... Şu net: Katar bir otokrasi ve ülkede kuvvetler ayrılığı yok. ... Fakat Ortadoğu’yu tanıyan herkes, Katar’ın bölgedeki görece sevilen ülkelerden biri olduğunu biliyordur. ... Ülkede insan haklarının hali bizim standartlarımızla örtüşmüyor. Eşcinsellik ceza gerektiren bir suç olarak görülüyor - ancak bu yasağı Arap dünyasına getiren de büyük ölçüde Hıristiyan sömürgeciler. Fakat bildiğimiz kadarıyla kimseye bir ceza verilmiyor. … Katar Emirliği ile eşit seviyede kurulacak bir ilişkinin kıstası Doha sahilinde Onur Yürüyüşü düzenlenmesi olamaz.”
Batı'nın ikiyüzlü çevreciliği
Esas olarak Katar’da faaliyet gösteren girişimci Georges Chebib, Le Soir’da Batılı ülkelerin önce kendilerine bakmaları gerektiğini söylüyor:
“Rakamlara ve bu tartışmanın hararetine bakınca, aralık ayına kadar gezegenimizin iki derece daha ısınacak olmasının tek suçlusunun Katar olduğu izlenimine kapılıyor neredeyse insan. ... Dünyanın geri kalanına bu konuda ders vermek istiyorsanız, iklim koruma meselesinin aciliyetini reddetmeden ya da iklim şüphecilerinin ekmeğine yağ sürmeden biraz olsun tutarlılık ve her şeyden önce de tevazu gösterseniz iyi olur. Paris Belediye Başkanı madem gezegeni kurtarmak istiyor, öyleyse neden Paris’e yönelik giderek artan turist akınını engelleme kararı almıyor?”