BM Okyanus Konferansı: Denizler adına yeni bir umut mu?

Güney Fransa'nın Nice kentinde düzenlenen üçüncü BM Okyanus Konferansı tamamlandı. Yaklaşık 130 ülkeden aralarında pek çok devlet ve hükümet liderinin de bulunduğu temsilciler, dünya denizlerinin korunmasına yönelik olası çözümleri ele aldı ve -bağlayıcı niteliği olmayan- bir eylem planı üzerinde uzlaştı. Avrupalı yorumcular konferanstan farklı sonuçlar çıkarıyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Der Standard (AT) /

Palavradan çok daha fazlası

Der Standard, küresel krizler küresel diyalog platformları gerektirir, diyor:

“Bu tür uluslararası buluşmalar yasal açıdan bağlayıcı kurallar getirmeyecekse gereksiz değiller mi? ... Hayır, değiller. Günümüzde krizlere çözüm bulmak yavaş ilerlese dahi, BM konferanslarının önemi büyük. Okyanusların asitlenmesi, türlerin yok olması ve iklim krizi gibi küresel sorunlar ancak ortak çabalarla aşılabilir. UNOC gibi zirveler, diplomasinin önünü açar, bilimin ve sivil toplumun sesini duyurur. Özellikle şu dönemde, ABD'de güçlü bir lider çok taraflılığı zayıflatmaya çalışırken, UNOC’nin verdiği mesaj büyük önem taşıyor: Uluslararası işbirliği sürüyor.”

Tages-Anzeiger (CH) /

Utanmazca sömürmeye son verin!

Tages-Anzeiger, katı kurallar getirilmezse yakında okyanusları kurtarmanın mümkün olmayacağı uyarısında bulunuyor:

“Kıyıya yakın bölgelerde denizler birer koruma alanı değil, kullanım alanı. Balıkçılık, açık denizlerdeki rüzgâr türbinleri, sıvılaştırılmış doğalgaz terminalleri, petrol ve doğalgaz platformları ya da yakında yeraltına kurulacak karbondioksit depolama alanları gibi ekonomik çıkarlar baskın çıkıyor. Denizler, kimsenin görmediği ve bu yüzden de karşı koyuş sergilemediği yerler. Denizleri korumaya çalışanların lobisi zayıf, onlardan faydalananlarınki ise güçlü. … Bağlayıcı kurallar getirilmezse, herkes kendi çıkarı uğruna denizleri kullanmaya devam eder - ta ki artık kimse kullanamaz hale gelene kadar. … Tıpkı iklim krizi gibi, bu da insanlığın teslim olmak zorunda kalacağı bir kader değil. Ancak bunun için kurallar koymak şart.”

Irish Examiner (IE) /

Sonsuz bir rezerv değil

Irish Examiner, denizlerin ekolojik denge için öneminin küçümsenmemesi gerektiğini vurguluyor:

“Bugünlerde, gezegenimizin okyanuslarına yalnızca aşırı avlanma değil, aynı zamanda sudaki asit seviyesinin artması nedeniyle de verilen zararları okumak hayli üzücüydü. ... Son yıllarda, eskiden zengin bir su altı ekosistemi barındıran ancak artık bu yaşama ev sahipliği yapmayan İrlanda kıyılarındaki 'deniz çölleri' hakkında haberler aldık. Deniz yaşamının büyük kısmı yüzeyin çok altında gerçekleştiği için, türlere ne denli zarar verdiğimiz her zaman net şekilde anlaşılamıyor. ... Denizler önemli miktarda karbondioksit absorbe ediyor, ancak bu rezerv sonsuz değil.”

Frankfurter Rundschau (DE) /

Çözümler masada

Frankfurter Rundschau umut verici sinyaller görüyor:

“Pek çok örnekte, denizlerde koruma alanları oluşturularak su altı bitki ve hayvan yaşamında canlanma sağlandığı görülüyor. Dolayısıyla, planlanan BM Açık Denizler Sözleşmesi’nin 2025 sonuna kadar yürürlüğe girecek olması olumlu bir gelişme. … Öte yandan, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün son analizine göre dünya genelindeki balık stoklarının üçte ikisinin sürdürülebilir şekilde yönetiliyor olması -yani aşırı avlanma yapılmaması- da umut verici. Belli ki av kotası sistemine dayalı yönetimler işe yarıyor. … İklimden plastiğe kadar çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalınıyor olsa da çözüm yolları var. ‘Yeter ki’ nihayet uygulamaya geçirilsinler.”

Público (PT) /

Farkındalık yaratmak tek başına yetmez

Público, konferans deniz koruma alanlarının sayısının nasıl önemli ölçüde artırılacağına dair inandırıcı bir yol gösteremedi, diyor:

“Okyanus konferansları, COP zirveleri gibi bağlayıcı karar alma yetkisine sahip olmasalar da, denizcilikle ilgili tüm başlıkların ve karmaşık meselelerin bir araya getirildiği önemli platformlar. Genel kanaat, Nice'in uluslararası seferberliği ileriye taşımak adına sorumluluğunu yerine getirdiği yönünde. ... Ancak karşılaşılan güçlükler hayli ciddi. Yalnızca 2030’a kadar okyanusların yüzde 30’unu koruma altına alma hedefine bakmak yeterli. Yapılan bir araştırmaya göre bu hedefe ulaşabilmek için her gün yaklaşık 85 yeni deniz koruma alanının ilan edilmesi gerekiyor. Bunun hayata geçirileceğini tahayyül etmesi zor.”

Público (PT) /

Çözümlere ihtiyacımız var

Público, Nice Zirvesi’nin dünya denizlerinin korunması meselesine yeni bir hayat öpücüğü vermesi gerektiğini vurguluyor:

“Denizlerin ortalama yüzey sıcaklığı her on yılda 0,26 derece artıyor ve bu da 1980’e kıyasla dört kat daha hızlı bir artış anlamına geliyor. Bu sıcaklık artışı ve beşeri faaliyetler yüzünden tehdit altına giren biyolojik çeşitliliğin korunması, zirvede ele alınan temel konularından biri ve dünya denizlerinin neredeyse üçte ikisinin herhangi bir hükümetin yetki alanına girmemesi dolayısıyla özel bir önem taşıyor. Bu deniz bölgelerine de düzenleme getirmesi beklenen Açık Denizler Sözleşmesi, gündemdeki en önemli belgeler arasında yer alıyor.”

L'Opinion (FR) /

Denizleri korumak kendimizi kurtarmak demektir

S&D üyesi Avrupa Parlamentosu milltevekili Christophe Clergeau, L’Opinion’da insanlığa düşen sorumluluğun altını çiziyor:

“Okyanusların geleceği elbette bir konferansa ya da pakta değil, her şeyden evvel de her birimizin kendi davranışlarına bağlı. Denizleri koca bir çöp kovası ya da plastik atıklarımızın veya PFAS, pestisit ve diğer kimyasallar gibi tehlikeli maddelerin son durağı olarak görmekten vazgeçmeliyiz. … Okyanus Konferansı’nın devletler ve sivil toplumda farkındalık ve seferberlik yaratmasını, somut bir taahhüt fırsatı doğurmasını umuyorum. Okyanuslar bize oksijen sağlıyor, iklimi düzenliyor ve devasa bir biyolojik çeşitlilik rezervi sunuyor - biz onlara bağımlıyız, onları kurtaralım ki kendimizi de kurtarabilelim.”