Metropolde adrenalin kalmadı
Gazeteci Lucía Taboada, eldiario.es’de Madrid’deki yüksek kiraların doğurduğu sonuçları şöyle özetliyor:
“Çevremde kendi küçük memleketlerine dönmek ya da daha ucuza yaşamak için kırsala gitmek üzere Madrid’i terk eden üç kişi var. Bunlardan biri, madden ayakta kalamadığından bu durumu ‘başarısızlık’ olarak tanımlıyor. … 35 yaşını geçmiş olmasına rağmen, başkasıyla eve çıkmadan Madrid’de kira ödemeyi karşılayamadığı için şehirden ayrılıyor. Bu trajedi Madrid’i mahvediyor. … Başarısız olan arkadaşım değil, şehir. … Vaziyet böyleyken, özgürlük vaatlerinin ya da sabaha kadar açık barların hiçbir kıymeti kalmıyor. … Kaybedilen yalnızca büyük şehirdeki adrenalin çılgınlığı ya da kariyer imkânları değil, daha fazlası: ait olma hakkı.”
Gelirler geride kalıyor
Expresso, kira fiyatlarının teoride daha yüksek maaşlarla dengelenebileceğini yazıyor:
“Çok uzun zamandır hızla artan kiralar ve emlak fiyatları elbette Portekizlilerin büyük bir kesimi için karşılanamaz hale geldi. Ancak sorunun boyutunu tanımlayan hakikat, kiralar ya da metrekare fiyatlarındaki artış değil, kira (ya da kredi taksidi) ile maaşlar (ya da emekli maaşları) arasındaki fark. Asıl endişe verici olan parasal değerler değil, gelirlerin fiyatlarla aynı oranda artmaması. Maaşlar da zamanla yükselir. Önemli olan, bu maaşlarla neleri karşılayabildiğimizdir.”
Bahçe evleri sayesinde daha büyük yaşam alanları
The Irish Independent, İrlanda hükümetinin kulübe ya da bahçe evleri için izin verilen azami büyüklüğü 45 metrekareye çıkarmasını doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyor:
“Yeni düzenleme, kronik hale gelmiş konut krizini çözecek sihirli bir formül değil. Bunu her ne ise öyle görmek gerek: Bizi mevcut sıkıntıdan kurtarabilecek tedbirler paketinin bir parçası olabilecek, küçük ama dikkat çekici bir fikir. … Bu tedbir aynı zamanda, çözüm üretmekten ziyade heyecan yaratacak başka bir meseleyi de gündeme getirebilir: Yaşlıların büyük evlerini sonraki nesillere bırakmak üzere daha küçük konutlara taşınması.”
Şehir hayatının olmadığı bir eğlence parkı
Son on yılda Kopenhag’da metrekare fiyatındaki yüzde 70’e varan artış Jyllands-Posten’e göre şehri giderek daha cansız kılacak:
“Sıradan Kopenhaglılar -hemşireler, öğretmenler, otobüs şoförleri, güvencesiz sektörlerde çalışan akademisyenler- şehirden gitgide dışlanıyor. Büyük şehirlerde emlak fiyatlarının fırlamasına göz yummak, hem toplumsal hem de kültürel bir başarısızlık demek. … Sadece en zenginlerin ve turistlerin yaşayabildiği bir şehir, ölü bir dekora dönüşür. … Kopenhag’ın yalnızca varlıklılara açık, bir tür mimari Disneyland olmasını mı istiyoruz? Yoksa hâlâ çocukların doğduğu, türlü kesimlerden insanın yaşadığı, çalıştığı ve yaşlandığı bir şehir olarak kalmasını mı?”
Konut politikası zenginlerden yana
Stockholm’da kiralık daire bulmak için ortalama bekleme süresi on yıl olduğundan, pek çokları bunun yerine ev satın almayı düşünüyor. Dagens Nyheter, bunun da kolay bir yol olmadığı eleştirisinde bulunuyor:
“İsveç Emlak Federasyonu’nun bir raporuna göre, Stockholm’de genç bir ailenin konut sahibi olabilmek için neredeyse 30 yıl birikim yapması gerekiyor - 1970 ile 1990 yılları arasında ev sahibi olan baby boomer kuşağı için bu süre yalnızca üç yıldı. … Artık evler uyunacak, yemek yenilecek, sevilecek, bakım verilecek ve yaşanacak yerler değiller. Günümüz İsveç’inde daha ziyade birer yatırım aracı muamelesi görüyorlar. … Bir başka sorun da konut kredilerinde faiz giderlerinin vergiden düşülebilmesi. Bu sayede ev sahipleri yüksek tutarlarda krediler alabiliyor ve bu durum konut fiyatlarını daha da artırıyor.”
Huzur içinde ders çalışacak yer yok
Brüksel merkezli sosyal hizmetler ve sağlık merkezi Cerapss'ta konuşma terapisti olarak görev yapan Clarisse Petel, Le Soir'da konut krizinin fırsat eşitliğini ve eğitimde başarıyı tehlikeye soktuğu uyarısında bulunuyor:
“Şu biliniyor: Uygun bir konut olmadığında ve burada barınmayı sürdürme güvencesi bulunmadığında, ebeveynlerin ve çocukların öğrenmeye dair motivasyonu geri planda kalıyor. Eğitimdeki eşitsizlikleri gidermeye yönelik çabalarımız, doğrudan çocukların barınma güvenliği ve istikrarıyla bağlantılı. Sosyal hizmetlerin başarısı ise büyük ölçüde siyasetçilerin uygun fiyatlı konut krizine nasıl yanıt verdikleriyle şekilleniyor. Destek olduğumuz aileler çoğunlukla düşük standartlı konutlarla yetinmek zorunda kalıyor ve çocukların çok azı ödevlerini huzurlu bir ortamda yapma imkânına erişebiliyor. ”