Siyaseten doğruluk da yalan söyler
Post-gerçek siyaseti Donald Trump ile başlamadı, diyor La Vanguardia:
“Saygın kanaat önderleri Trump'ın tedavüle soktuğu ve seçmenlerinin coşkuyla inandığı yalan haberlerden şikayet ediyor. Ancak bu tür olaylar, siyaseten doğruculuk alanında uzun süredir gerçekleşirken, konuyla kimsenin ilgilendiği yok. İlerlemeye inanan pek çok kişi, nesnel gerçekliği göz ardı edip onun yerine tartışmalı teorilerini veya asılsız önyargıları savunuyor. Örneğin iklim değişikliğini reddeden ve aralarında Donald Trump'ın da yer aldığı aşırı sağcılar olduğunu teslim etmeliyiz. Öte yandan doğa manyakları yıllardır gıda, hayvanlar ve sağlık hakkında mitler üretiyor. Gıdalarımızın içindeki kimyasalların bizi öldürdüğünü iddia ediyor; üstelik atalarımızdan çok da uzun yaşadığımız ayan beyan ortadayken.”
Batıl itikattan besleniyor
Post-gerçek siyasete çare bulmanın neden bu kadar zor olduğunu, yazar Irene Lozano, El Mundo'da anlatıyor:
“Toplumların güvenilir veriler olmadan ilerleme kaydedemeyeceğini kabul edecek olursak post-gerçek çağın tehlikesi, duyguların aklıselimi yenecek olması değil, batıl olanın ilerleme paradigmasını parçalayacak olmasıdır. Bu tehlikeyi önlemek için, batıl olanın gücünü nereden aldığına bakmak gerekir. ... İnsanlar neden yüzyıllarca dünyanın bir tepsi gibi düz olduğuna inandı? Çünkü batıl hikayeler çoğu zaman kendi içinde tutarlı ve inandırıcıdır. Karmaşık ilişkilere basit açıklamalar getirirler. Donald Trump da oyları böyle kazandı: Ticaret anlaşmasının yaratacağı tehlikeler ve ülkeyi terk edecek şirketlerin sinsilikleri, ortalama vatandaşın yaşadıklarına ve izlenimlerine cuk oturuyor. ”