Şirket devirleri: AB, Çin'i frenlemeli mi?
Berlin, Paris ve Roma, Avrupalı şirketlerin Çin tarafından satın alınmasına karşı korumak istiyor. AB Komisyonu'ndan bundan sonra, piyasadaki güçlü aktörlerin gerçekten şirketi satın almak mı istediklerini yoksa bunun ardında siyasi hedefler mi olduğunu araştırmasını talep ediyorlar. Bu plan birçok AB ülkesinde dirençle karşılanacaktır. Yorumcular ise bu hamleyi akılcı buluyor.
Adil rekabet böyle olmaz
Svenska Dagbladet, Çin'in ticaret ortaklarının, bu ülkenin ekonomi politikasındaki tavrına bir sınır koymasının akıllıca olacağı görüşünde:
“Çin'in pazar ekonomisi, ABD ya da AB üyesi ülkelerdeki anlayışa benzemiyor. Buradaki en önemli nokta, Komünist Parti'nin karar alması ve rakip şirketleri, Çinli şirketlerin lehine olacak şekilde tasfiye etmesi ya da yabancı fikri mülkiyeti şantaj yaparak kendisi kullanması. AB, ABD, Japonya ya da diğer gelişmiş ekonomiler, Çin ile mücadeleye şimdiden başlamazlarsa, yarın çok geç olabilir.”
Siyasi amaçlı yatırımlara izin verilmemeli
Les Echos, Avrupa Birliği'nin Çin'in yatırımları için acilen bir kontrol mekanizması geliştirmesi gerektiğine vurgu yapıyor:
“Burada önemli olan, şirket satın almalarının Pekin hükümeti tarafından getirilen siyasi mantığı mı izledikleri, yoksa salt ekonomik rekabetin bir sonucu mu olduklarına bakılması. ... Çin'de siyasi iktidarın tüm yapılara nüfuzu öylesine yüksek ki, bu kuşkular fazlasıyla yerinde. Hatta az bile. ... Avrupalılar, Çin'in yatırımlarna gereksinim duyan ya da bunu memnuniyetle karşılayan Hollanda, Portekiz ve Finlandiya gibi ülkelerin gerekçelerine kulak vermeli. Ancak inovasyon sektörü, oyunun kurallarına uyulmamasına göz yumulamayacak kadar hassas bir alan.”
Herkes için eşit kurallar
Korumacılık dünya pazarında ortak kurallar olmadığı sürece anlamlı, diyor Il Sole 24 Ore:
“Çinli, Hindistanlı ya da Katarlı yatırımcılara neden ABD'li yatırımcılardan farklı davranalım ki? Temel teknolojilerimizi korumak için ve karşılıklılık ilkesi adına. Hala büyük ölçüde devlet kontrolünde olan ve bizim şirketlerimizin önemli partnerleri olan ekonomilerin hızlı büyümesi, karşılıklılık ilkesini daha da önemli kılıyor. Pazara giren bütün yatırımcılar için aynı kurallar geçerli olmalı. Ancak gelişmekte olan ülkelerin pazarlarında böyle bir durum söz konusu değil. ... Bu ülkelerde devlet desteğiyle ilgili açık kurallar olmadığı için, yatırımcılar finans subvansiyonlarından, yani bir anlamda bir yatırım dampinginden faydalanabiliyor.”