AB zirvesi: Bitmek bilmeyen göç politikası tartışması
AB liderleri, düzenlenen zirvede savaş ve enflasyonla mücadelenin yanı sıra öncelikle de göç politikasına odaklanmak istiyor. Sekiz üye devlet, daha kısıtlayıcı bir iltica hakkı ve yasadışı göçe karşı daha sert tedbirler talep ediyor. Bu taleplerden biri de Brüksel'in sınır çitlerini finanse etmesi. Diğer devletler ise, AB'ye göç için yasal yollar sunulmaya devam edilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Kimlerin AB'ye gireceğine mafya karar veremez
EVP [Avrupa Halk Partisi] Genel Başkanı Manfred Weber ve partidaşı Romana Tomc, Delo’da dış sınırlar için daha katı düzenlemeler getirilmesini istiyor:
“Bütünüyle işlevsel ve güçlendirilmiş bir Sınır ve Sahil Güvenlik Birimi’ne (Frontex) ihtiyacımız var. Avrupa’ya kimlerin gelip, kimlerin gelemeyeceğine mafya ve sivil toplum kuruluşları değil, devlet karar vermeli. AB içindeki hareket özgürlüğümüzü korumak istiyorsak, dış sınırları güvenceye almalıyız. ... Sivil toplum da bu sürece dahil olacaksa ne mutlu, fakat AB tarafından tanımlanmış net kuralların olması gerekiyor. Bu yüzden de arama ve kurtarma görevlerini yürüten sivil toplum kuruluşlarına yönelik bir kurallar listesi belirlenmesini talep ediyoruz.”
Avrupa’nın etrafına duvar örmeyin
NRC Handelsblad, depremler sonrasında Avrupa’nın etkilenen bölgelerden gelecek insanlara kucak açması gerektiği uyarısında bulunuyor:
“Bu insani kriz, Avrupa’nın etrafına duvar örmek ya da göçmenleri kitleler halinde geri gönderme tartışması başlatmak için olabilecek en kötü zaman. Umarız AB ülkeleri ve diğer ülkeler, sunulan acil yardımların ilk aşamasını takiben, Suriyeli ya da Türk depremzedelerin yaşadıkları bölgelerde barınacak bir yer bulamamaları halinde cömertlik gösterirler. Bu tavrı yurttaşlardan da beklemek gerekiyor. Geçtiğimiz yıl Rusya’nın açtığı savaştan kaçan milyonlarca Ukraynalının hızla kabul edilmesi emsal teşkil etmeli.”
İltica politikası hâlâ zehirli bir mesele
Süddeutsche Zeitung, bu zirvenin de bir kırılma yaratmayacağından endişe ediyor:
“AB’nin iltica politikası, sürekli mezarından fırlayan bir vampire benziyor. Çünkü Avrupalılar, bu politikayı uygulayacak güce ve iradeye sahip değil. ... Geriye bir tek, öngörülebilir gelecekte bu toksik meselede en fazla minimum düzeyde bir ilerleme kaydedilebileceğinin anlaşılması kalıyor. O da ancak AB dikkatini dışarıya, mültecilerin menşe ve geçiş ülkelerine yönelttiği takdirde. Ne zaman bu ülkeler tehditler ve bir yandan da cazip tekliflerle iltica hakkı olmayan insanları geri almaya ikna edilebilir ve aynı zamanda belirli kotalarda sığınmacı BM gözetiminde Avrupa’ya götürülmeye başlanır, işte o zaman bu kaosa en azından bir düzen getirilmiş olur.”