(© picture-alliance/dpa)

  Avrupa ve Çin

  29 yorum

Çin’in Yeni İpek Yolu adıyla da bilinen “Kuşak ve Yol” ticaret projesinin onuncu yıldönümü, salı ve çarşamba günleri Pekin’de kutlandı. Yaklaşık 140 ülkeden konuklar arasında, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Macaristan Başbakanı Orbán da vardı. Avrupa basını, projenin önemini ve etkinlikte yer alanların motivasyonlarını tartışıyor.

Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşladığına işaret eden pek çok veri var: Çin Ulusal İstatistik Bürosu’na (NBS) göre sanayi üretimi temmuzda yıllık bazda yüzde 3,7 artsa da haziran ayına kıyasla (yüzde 4,4) epey yavaş bir yükseliş kaydetti. Perakende satışlar yüzde 2,5 artarken (haziranda yüzde 3,1), gayrimenkul yatırımları ise yüzde 8,5 geriledi. Avrupa basını gelişmeyi değerlendiriyor.

Bu çarşamba gününden itibaren Rusya'ya yönelik yeni yaptırım paketini müzakere edecek olan AB, ilk kez Rusya'ya 'hassas mallar' teslim edecek Çinli şirketleri de hedefine alıyor. AB bugüne kadar, bu tür sınır ötesi yaptırımları -ABD'nin İran'a yaptırım uygulanan malları teslim eden yabancı şirketleri cezalandırması örneğinde olduğu gibi- devletlerin kendi kaderini tayin hakkını ihlal etmekle bir tuttuğundan daima güçlü bir şekilde protesto etmişti.

Çin’in artan nüfuzu, dünya düzenine giderek damgasını vuruyor. Tayvan ihtilafında ABD ile Çin arasında yaşanan gerilim gibi, Pekin’in Ukrayna’daki Rus işgaline ilişkin muğlak tutumu da AB için sorun teşkil ediyor. Basın, Avrupa’nın uluslararası siyasette nasıl bir konum alması gerektiğini tartışıyor.

Emmanuel Macron’un Çin-Tayvan ihtilafına ilişkin açıklamalarına tepkiler gelmeye devam ediyor. Macron, Ursula von der Leyen ile Pekin’e gerçekleştirdikleri ziyaretin ardından, ekonomi gazetesi Les Echos’a Avrupa’nın Tayvan meselesinde ABD'nin “takipçisi” gibi davranmaması gerektiğini söylemişti. Yorumcular, Macron’un Çin’de yinelediği Avrupa’nın daha fazla stratejik özerkliğe sahip olması çağrısını da irdeliyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmek üzere Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Çin'e gitti. Macron, öncesinde yaptığı bir konuşmada Çin'in Ukrayna'ya yönelik barış girişiminden övgüyle söz etmiş ve Avrupa'nın Çin ile diyaloğunu geliştirmeye devam etmesi gerektiğini, zira onu Rusya'ya bırakmanın yanlış olduğunu vurgulamıştı. Avrupa basınında, diyaloğun Pekin'in de çıkarına olduğu görüşü ağır basıyor.

Finlandiya'nın 2018'de Çin'den ödünç aldığı iki pandanın Ähtäri Hayvanat Bahçesi'ndeki yılda 1,5 milyon avroyu bulan kira ve bakım maliyetleri, tartışma konusu haline geldi. Hükümetin hayvanat bahçesine 5 milyon avro destek sunma teklifi, Ähtäri bölgesinden seçilen iki bakan dolayısıyla da eleştirilerin odağında. Hayvanat bahçesi artık hayvanları iade etmek istiyor. Basın, meselenin uluslararası bir siyasi boyutu da olduğu görüşünde.

Çin bu yıl dünyanın en kalabalık ülkesi unvanını Hindistan’a kaptırsa da siyasal ve ekonomik bakımdan Asya’nın bir numaralı süper gücü olmayı sürdürüyor. Ancak Avrupa basını, Pekin’in Tayvan’la yaşadığı anlaşmazlıkta, Rusya’yla kurduğu ittifakta ve siyasal ve ekonomik büyüme çabalarında bu yıl beklenmedik değişimler yaşanabileceği kanısında.

Şansölye Olaf Scholz'un Çin Halk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği tartışmalı ziyaret sona erdi. Ülkenin Devlet Başkanı Şi Cinping'i "Avrasya'da" nükleer silah kullanılmasına karşı çıkmaya ikna edebilen Scholz, Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerine ise yalnıza değinmekle yetindi. Yorumcular, ziyaretle ilgili farklı değerlendirmelerde bulunuyor.

Pekin’de düzenlenen Çin Komünist Partisi Ulusal Kongresi’nde karar verildi: Ülkeyi üçüncü kez Şi Cinping yönetecek. Yeni yönetim ekibi yalnızca Şi’ye sadık isimlerden oluşuyor. Eski Devlet Başkanı Hu Jintao ise kapanış oturumu henüz başlamışken muhtemelen kendi isteği dışında salondan çıkarıldı. Avrupa basını, Çin’i ve dünyanın geri kalanını nasıl bir dönemin beklediğini analiz ediyor.

23. AB-Çin zirvesi 1 Nisan'da video konferans aracılığıyla gerçekleştirilecek. Ele alınacak öncelikli konuların Ukrayna'daki savaş ve bunun küresel etkileri olması bekleniyor. Çin, çatışmada tarafsız olduğunu ilan etmiş ve Rus işgalini kınamamıştı. Moskova'yla iyi ilişkilerini sürdüren Pekin, bir yandan da Ukrayna'nın egemenlik hakkına sahip olduğunu açıklamıştı.

Litvanya’nın, Tayvan’ın Vilnius'ta diplomatik temsilcilik açmasına izin verme kararından yaklaşık altı ay sonra, ülke ekonomisi Pekin kaynaklı yaptırımlardan mustarip. AB bu yüzden Dünya Ticaret Örgütü’nde bir yasal süreç başlattı. Litvanya’da özellikle iş insanları ve muhalif politikacıların hoşnutsuzluğu büyüyor. Ülke basını ikiye bölünmüş durumda.

Litvanya ile Çin arasında bir krizin ayak sesleri işitiliyor. Baltık cumhuriyetlerinden Litvanya, ağustos ayında Tayvan'ın Taiwanese Representative Office adı altında bir temsilcilik açmasına izin vermişti. Tayvan'ı resmi bir devlet olarak değil, kendi egemenlik alanı kabul eden Çin, bu adın resmi kullanımını reddettiği için ekonomik yaptırımlar uygulayarak ve büyükelçisini çekerek tepki verdi. Litvanya'nın tarafında kimler yer alacak?

Şanghay'daki Fudan Üniversitesi 2024 yılında Budapeşte'de 500 öğretim üyesi ve 5 bin öğrencilik yeni bir kampüs kurmak istiyor. Macar İnovasyon ve Teknoloji Bakanı László Palkovics, 2019'da Şanghay'da üniversitenin rektörüyle anlaşma imzalamıştı. Karar sadece Macaristan'da hararetli tartışmalara neden olmakla kalmayıp komşu Avusturya'da da kaygıyla karşılanıyor.

Neredeyse yedi yıllık bir durgunluğun ardından, AB ile Çin arasında imzalanacak bir yatırım anlaşmasının mutabakatı, yeni yıl arifesinde tamamlandı. Avrupalı şirketler dünyanın en büyük ve en hızlı büyüyen pazarına daha kolay erişebilecek. Çin ile daha yakın bir işbirliğine gidilmesi, Almanya'nın AB dönem başkanlığının en önemli unsuru olmakla beraber ABD yönetiminin pek de hoşuna gitmedi. Birçok yorumcu, benzer bir hoşnutsuzluğa sahip.

İsveç Merkez Posta ve Telekom Kurumu, Çinli Huawei ve ZTE şirketlerini, ülkedeki 5G şebekesinin kurulumunun dışında bıraktı. Böylece tıpkı Büyük Britanya ya da ABD gibi, şirketleri kendi güvenlik teşkilatlarıyla işbirliğine zorlayan Çin'e kritik altyapılarını emanet etmek istemeyenler kervanına katıldı. İsveç basını kararı memnuniyetle karşılıyor.

Londra, ABD'den gelen baskılara rağmen küresel pazar lideri Çinli Huawei'nin, Büyük Britanya'daki 5G cep telefonu ağının inşasına katılmasına ocak ayında karar vermişti. Şimdiyse hükümet aynı şeyi yasaklıyor ve halihazırda şebekede bulunan Huawei ekipmanlarını çıkarıyor. Yorumcular Avrupa'nın geri kalanının nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini tartışıyor.

Britanya hükümetinin salı günü verdiği karar üzerine Çin telekom devi Huawei, belli kısıtlamalar olmakla beraber Büyük Britanya'nın 5G altyapısının inşasına katılabilecek. ABD, Boris Johnson'u casusluk kaygıları nedeniyle Çinli şirketle çalışmamaya çağırmıştı. Avrupa medyası bu kararı, cuma günü başlayacak Brexit süreci ışığında değerlendiriyor.

Çin Halk Cumhuriyeti, Australya'daki Lowy Institute'un yayınladığı 2019 Küresel Diplomasi Endeksi'ne göre dünyanın en büyük diplomatik gücü. Avrupa her geçen gün Pekin'in sadece ekonomik değil jeopolitik konulara da karıştığını hissediyor; bunların arasında 'Yeni İpek Yolu'nun inşası da var. Yaşlı kıta bu konuya nasıl yaklaşmalı?

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, üst düzey yöneticilerin yer aldığı bir delegasyonla pazartesi günü Çin'e gitti. Macron buradan çantasında kırka yakın ekonomik anlaşmayla geri dönmeyi planlıyor. Delegasyonda AB Ticaret Komiseri Phil Hogan ve başka Avrupa hükümetlerinin temsilcileri de yer alıyor. Fransa'nın Çin ile flörtü basında bir taraftan desteklenirken, diğer yandan da sert eleştirilere maruz kalıyor.

İsviçre, Çin'in tartışmalı altyapı girişimi Yeni İpek Yolu projesine dahil olma kararı aldı. İsviçre Cumhurbaşkanı Ueli Maurer, Pekin'de Şi Cinping tarafından devlet ziyareti kapsamında ağırlandı ve bu sırada ikili bir niyet mektubu imzaladı. İsviçre'nin bu kararı yorumcuların midesini bulandırmış.

Bugün yapılacak AB-Çin zirvesine Yeni İpek Yolu gibi sorun olma potansiyeline sahip konular hakim. Brüksel eşit koşullarda adil ve serbest ticaret konusunda taviz istiyor. Ancak köşe yazarları Avrupa'nın ikinci en büyük ticaret ortağına sözünü geçiremeyeceğini düşünüyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in resmi ziyaretine Angela Merkel ve Jean-Claude Juncker'i de davet etti. Şi Paris'te Pekin'in Yeni İpek Yolu projesinin de dahil olduğu kimi projeleri tanıttı. Yorumcuların bir kısmı buluşmayı Avrupa için olumlu bulurken, diğerleri buluşmanın satır aralarına odaklanıyor.

İtalya ilk G7 ülkesi olarak Pekin'in 'Yeni İpek Yolu' projesine katılmak istiyor. Taraflar cumartesi günü Roma'da konuyla ilgili bir niyet mektubu imzaladı. Planı eleştirenler arasında Almanya ve Fransa da var. Köşe yazarları bu eleştiriler karşısında İtalya'yı savunuyor.

ABD, 5G şebekesini kurma işlemini Çin şebeke tedarikçisi Huawei'ya vermemek konusunda Almanya'yı ve başka ülkeleri uyardı. Çin'in Almanya'nın hassas alt yapısını suistimal edebileceğinden endişe eden ABD, Berlin hükümetini, ortak istihbarat çalışmalarını sonlandırmak ve NATO bünyesindeki askeri işbirliğini sınırlandırmakla tehdit etti. Avrupa'nın tepkisi ne olmalı?

Yatırımcı George Soros, yapay zeka gibi ileri teknolojilerin otoriter devletlerin elinde bulunmasının doğuracağı sonuçlara karşı uyardı. Soros, özellikle Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in aynı zamanda küresel yatırım yoluyla nüfuzunu arttırdığı için, demokrasinin en tehlikeli hasmı olacağını düşünüyor. Köşe yazarlarının tümü bu görüşe katılmıyor.

Siemens ve Alstom şirketlerinin demiryolu departmanlarının birleşmesinin Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilmemesi AB rekabet hukukuyla ilgili bir tartışma başlattı. Brüksel, Berlin ve Paris'in iradelerini devre dışı bıraktı. İki ülke ABD ve Çin'le yarışacak dev bir Avrupa endüstri şampiyonu yaratmak istiyordu. Rekabet söz konusuysa, AB ülkelerinin ne kadar söz hakkı olmalı?

ABD'yle arasındaki ticaret savaşı, AB'yi Çin'e yakınlaştırdı. AB ile Çin bu zirvede, ekonomi ve çevre dahil birçok alanda daha yakın işbirliğine girmeyi kararlaştırdı. Yorumcular yeni birliği memnuniyetle karşılıyor ama Avrupa'yı, Çin'deki insan hakları ihlallerini unutmamaya çağırıyor.

Çin'in İsveç üzerindeki etkisi nedeniyle ülkede yoğun bir tartışma yürütülüyor. Çinli yatırımcılar İsveç'in batı kesimlerindeki Lysekil'de Kuzey Avrupa'nın en büyük konteyner limanını inşa etmek istiyordu, ancak protestolar projeyi engelledi. İsveç gelecekte Çin ve böylesi büyük projeler karşısında nasıl bir duruş sergilemeli?