PKK kendini feshetti: Bu ne anlama geliyor?
Hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın şubat ayı sonunda örgüte yaptığı silah bırakma çağrısının ardından şimdi de yasaklı Kürdistan İşçi Partisi’nin feshedildiği açıklandı. Kürt haber ajansı ANF, kararın bir hafta önce Kuzey Irak’ta düzenlenen parti kongresinde alındığını duyurdu. Avrupa basınındaki değerlendirmeler bu haberin neden hem bir rahatlama hem de endişe yarattığını ortaya koyuyor.
Feshetmediler pes ettiler
Milliyet, Türk devletinin uzun süredir etkisiz hale getirdiği PKK’nın başka bir seçeneği kalmadığı yorumunda bulunuyor:
“Aslında PKK kendisini feshetmedi, doğru tanımlamayla PKK pes etti. Her terör grubu kendi etrafında bir terör ekonomisi yaratır ve bu ekonomiden kimse kolay kolay vazgeçmez. Türkiye, son 5 yılda PKK’yı terör üretemez hale getirdiği için bugün fesih kararı alındı.”
Sivil hayata uyum sağlamak zordur
Düşünce kuruluşu ENA'nın, HuffPost Greece'de yayınlanan makalesine göre yeni sorunlar kapıda:
“Silahlı bir örgütün feshedilmesi, savaşçıların silahsızlandırılıp sivil yaşama kazandırılması, karmaşık ve tuzaklarla dolu bir süreçtir. Bir yandan silahlı mücadele yolundan gitmeye devam ederek süreci sabote etmek isteyen ayrılıkçı grupların ortaya çıkma tehlikesi her zaman mevcutken, öte yandan devletin ve paramiliter örgütlerin acımasız baskılarını sürdürme ihtimali de söz konusu. Bu alandaki en başarılı örneklerden biri Kuzey İrlanda'da IRA'nın silah bırakma süreci olurken, Latin Amerika'da yaşanan kimi deneyimler ise başarısızlıkla sonuçlanmıştır.”
Lozan Antlaşması tartışmaya açılmamalı
Karar, PKK’nın açıklamasının örgüt militanlarının Türk devletinin temellerini sarsmaya yönelik eylemlerini sürdüreceği endişesi yarattığı uyarısında bulunuyor:
“PKK’nın açıklaması, silah bırakan bir örgütten beklenecek dikkat ve itina ile değil, militan bir örgütün öfkesiyle yazılmış. Sadece silah bırakıyor, fakat silah kadar keskin ve provokatif bir dille siyaset yürüteceğini gösteriyor. Silah bırakma açıklamasında, Türkiye’nin varlık senedi ve milyonlarca vatandaş için ‘yüksek milli değer’ niteliğinde olan Lozan Antlaşması'na saldırıyor: ... Lozan’ı elbette tartışanlar çıkabilir, var da. ... Fakat daha yolun en başında Lozan’a saldırmaları, silah bırakanların nasıl bir siyaset yürüteceklerine dair son derece esef verici bir işarettir.”
Avrupa'yla yakınlaşma mümkün
Kleine Zeitung, Türkiye için şimdi yeni yollar açılabileceğini yazıyor:
“Türkiye'nin Kürtlerle savaşı siyasi, toplumsal ve ekonomik gelişimin yanı sıra AB ile ilişkileri de sekteye uğrattı. Şimdi Türkiye-Avrupa ilişkilerinin yeniden canlanma ihtimali artıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a göre 'terörsüz Türkiye', demokratik olmayan pek çok yükten kurtulabilir. ... PKK örgütünün kendini feshetmesi Türkiye'nin bir gecede demokratik bir devlete dönüşmesini sağlamayacaktır. Ancak 40 yılı aşkın bir sürenin ardından Kürtlerle savaşın son bulması, Türkiye'de yeni kapılar açabilir - Avrupa ile arasında da.”
Barış için büyük bir şans
Hükümet yanlısı Daily Sabah, terörün sona ermesi için Ankara'nın bu süreci iyi yönetmesinin çok önemli olduğunu düşünüyor:
“Türkiye neredeyse yarım asırdır süren terör sorununu çözme çabalarında kritik ve tarihi bir dönüm noktasına geldi. PKK, örgütsel yapısını dağıtma, bu isim altındaki tüm faaliyetlerini sonlandırma ve silah bırakma kararlarıyla Türkiye için yeni ve umut verici bir dönemin başlangıcına kapı araladı. ... Fakat bu fırsatın somut ve kalıcı sonuçlar getirmesi, Türkiye'nin süreci dikkatli ve kararlı bir şekilde yönetmesine ve gereken tüm siyasi, askeri ve toplumsal tedbirleri almasına bağlı.”
Demokrasiye zarar verecek
The Times, Erdoğan'ı kazanan olarak görüyor:
“Kürt kimliğinin yaşaması konusunda vereceği tavizler, Kürt partilerinin desteğini kazanmasını sağlayabilir ve bu da parlamentoda süper çoğunluğu elde etmesine yol açabilir. Böylece Erdoğan’ın anayasayı değiştirmesi ve 2028'de yeniden cumhurbaşkanlığına aday olması mümkün hâle gelir. Bu aynı zamanda, zaten yüzde 38 enflasyon ve yüzde 46'lık faiz oranı altında ezilen Türkiye'ye ağır bir fatura çıkartmakta olan isyancılara karşı verilen mücadelenin sona ermesi anlamına da gelir. ... Bir başka potansiyel kurban daha var: demokrasi. Erdoğan, Kürtlerin desteğini alarak şu anda zulmettiği liberal ve laik muhalefeti tamamen saf dışı bırakabilir.”
Şimdi hedefte diğerleri var
Tages-Anzeiger, devletin düşmanları artık Kürtler değil, başkaları diyor:
“Halk, güven duyamadığı bir devletle birlikte yaşıyor. Cumhurbaşkanı şu anda Kürtleri damgalamaktan kaçınıyor, zira amacı Kürtlerle muhalefet arasındaki bağı zayıflatmak. Muhalefete gelince, Erdoğan daha birkaç gün önce ‘telef’ olacaklarını söyledi. Onlardan adeta hayvanlarmış gibi söz etti. Damgalamayı sürdürüyor, ancak bu şimdi başkalarını hedef alıyor. Erdoğan yönetimde kaldığı sürece, ülkedeki herkes onun neredeyse sınırsız gücünün etkisine maruz kalacak. Barış nedir? Baskının zıttı. Bu koşullarda barıştan faydalanacak tek kişi muktedirdir. ”
İmamoğlu unutulmamalı
Taz'ın bir itirazı var:
“Şiddetin son bulmasıyla ilgili yaşanan tüm coşkuya rağmen şu unutulmamalı: Erdoğan için Kürtlerin hakları yalnızca bir pazarlık kozu. Öcalan'ın serbest bırakılması konusu Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasından kısa bir süre önce konuşulmaya başlanmıştı. Bu tesadüf değildi: Bu durum DEM Parti ile CHP arasındaki kırılgan ittifakı tehlikeye sokuyor ki AKP'nin de tam olarak istediği şey bu. Karşısında iki büyük muhalefet partisini görmek Erdoğan için tehlikeli. Hatta DEM Parti son protestolarda barış sürecini tehlikeye sokmamak adına CHP ile arasına mesafe koydu.”
Peki Suriye'de ne olacak?
T24, örgütün Suriye'deki uzantısı YPG'ye ne olacağı sorusunun Türkiye açısından cevapsız kaldığını söylüyor:
“Beklendiği gibi örgütün açıklamasında Suriye ile ilgili hiçbir vurgu yok. Zira Suriye, örgüt tarafından da Ankara tarafından da sonraya bırakılmış bir başlık. ... Ankara da elbette örgütün YPG ile ilgili karar almayacağını biliyor. Ancak YPG’nin Suriye ordusuna dahil olması ve varlığına son vermesi bir beklenti olarak mutlaka gündeme gelecek.”