G7: ABD olmadan da yola devam edilebilir mi?
ABD Başkanı Donald Trump’ın erken ayrılmasının ardından, Kanada’da düzenlenen G7 Zirvesi ortak bir sonuç bildirgesi yayınlanmadan sona erdi. İsrail-İran çatışmasında tansiyonun düşürülmesi çağrısında bulunan devlet ve hükümet liderleri, İsrail’in meşru müdafaa hakkına vurgu yapmayı da ihmal etmedi. İran’ın asla nükleer silaha sahip olmaması gerektiği belirtildi. Aralarında ABD’nin olmadığı altı ülke, Ukrayna’ya daha fazla destek sözü de verdi.
ABD Başkanı iki arada bir derede
Diena, Trump’ın Ortadoğu’daki çatışmayla ilgili verdiği kararı öteleyeceğinden emin:
“ABD Başkanı şu anda bir yol ayrımında: Bir yanda ABD’nin ‘başkalarının savaşlarına’ müdahil olmasına katiyetle karşı çıkan ve Trump’ı açıkça ‘barışın başkanı’ olarak destekleyen MAGA hareketinin bir kesimi, diğer yanda ise inançları gereği her daim İsrail yanlısı tutumlar sergileyen ve muhafazakâr çevreler üzerinde etkileri olan Evanjelikler var. … Her iki muhafazakâr grubun da taviz vermeye ve geri adım atmaya niyeti yok. … Hal böyleyken, Trump’ın son ana kadar net bir karar vermekten kaçınarak gelişigüzel anlaşmalar yapmaya çalışması muhtemel gözüküyor.”
Çünkü bunu yapma gücüne sahip
Süddeutsche Zeitung, Trump'ın diğer zirve katılımcılarına böyle bir kabalığı nasıl yapabildiğini irdeliyor:
“Çok yaşa G6. G6 - yani aşağılanmış altı ülke. Kendi ülkelerinde güçlü ve birlikte hâlâ dünya ekonomisinin büyük bir kısmını temsil eden altı devlet ve hükümet lideri. Kanada’nın Kananaskis kentinde, kendisini dünyanın en büyük gücü sanan, siyasi, ekonomik ve askeri açıdan gerçekten de öyle olan lider tarafından adeta cüce muamelesi gördüler. G1, yani Donald Trump, her istediğini yapma gücüne sahip. Karşıt görüşleri önemsemeden yalan söyleyebilir, zirvenin akışını bozabilir ve istediği zaman erkenden çekip gidebilir. Peki neden? Bunu yapma gücüne sahip de ondan.”
İyi polis, kötü polis
Corriere della Sera’ya göre Trump ile Netanyahu önceden planladıkları bir oyunu oynuyor:
“Giderek gerginleşen Trump, zoraki diplomasi kartını masaya sürdü. İran’ın dini lideri Ali Hamaney’e yönelik hamlesi hızla ültimatoma dönüştü: Salt nükleer bomba yapımında kullanılan uranyumu zenginleştirmekten vazgeçilmesini değil, tam anlamıyla bir teslimiyet istiyor. … İsrail Başbakanı Netanyahu, B-2 bombardıman uçaklarıyla yaklaşık 15 ton ağırlığındaki GBU megabombasını atarak yer altındaki Fordo nükleer tesislerini ancak Amerikalıların yok edebileceğini öne sürerek ABD’yi çatışmaya çekmekte kararlı. ... Kimi analistlere göre, Trump’la birlikte iyi polis, kötü polisi oynuyorlar: Donald müzakerelerden ve barıştan söz ederken, Binyamin sert vuruyor.”
Can sıkıcı bir kayıtsızlık
The Times, zirveye katılanların Trump’ın ayrılmasına verdiği tepkiyi şöyle tarif ediyor:
“G7’nin geri kalan üyeleri yalnızca şaşkın değil, aynı zamanda biçarelerdi. Ortadoğu’daki çalkantılı krizlere ve küresel piyasalara hâkim bir ülke ve bir adam var ortada. Diğer G6 liderleri ne kadar uysal açıklamalar yaparlarsa yapsınlar, ne İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını ne de Trump’ın küresel gümrük vergileri konusundaki gelgitli ruh halini pek etkileyebiliyorlar. … Trump’ın ABD’nin en önemli müttefiklerinin fikirlerine böylesine kayıtsız kalmasından bile daha endişe verici olan ise, G7’nin Rusya’yı ömrü fazla uzun sürmeyen G8’den çıkararak hata yaptığında ısrar etmesindeki inatçılığı.”
Rusya meselesinden mi kaçıyor?
Siyaset bilimci Vadym Denysenko, Glavkom tarafından alıntılanan bir Facebook paylaşımında Trump’ın G7 zirvesinden erken ayrılmasının nedeninin Kiev’e yönelik yoğun saldırılar olabileceğini yazıyor:
“Son iki ay içinde Ukrayna, Avrupalılar ve kimi Cumhuriyetçiler, Trump’a Rusya’ya karşı artık kararlı bir tutum alması yönünde baskı yapıyordu. Ancak bu tur maalesef Putin’in hanesine yazıldı. Rus bombardımanının hemen akabinde gerçekleşen G7 zirvesinde yaptırımlar meselesi gündeme gelecekti. Ancak Trump karar vermek istemiyor ve bu yüzden de zirveden ayrıldı.”