Trump'dan Putin'e ültimatom: Değişen ne olur?
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’ya karşı söyleminde tonu sertleştirdi. Ukrayna’nın, NATO’nun finansmanıyla edinilen ve Patriot füzelerini de içeren Amerikan silahlarıyla donatılması planlanıyor. 50 gün içinde savaşın sona erdirilmesi yönünde uzlaşıya varılamazsa da Washington, Rusya’ya ve ülkenin ticari ortaklarına yüzde 100’e varan cezai gümrük vergileri uygulayacak. Avrupa basını, bu açıklamalarla nelerin değişebileceğini analiz ediyor.
Avrupa Rutte'ye müteşekkir olsun
Handelsblatt, NATO Genel Sekreteri’ne adil olunmasını istiyor:
“NATO Genel Sekreteri Mark Rutte son haftalarda neler işitmek zorunda kalmadı ki. İttifak’ın Lahey’deki zirvesinin ardından alay konusu edildi. … Ama şimdi, Rutte her açıdan haklı çıktı gibi. Trump’a fısıldayan adam olduğunu bir kez daha gösterdi. Lahey’de Trump’a ciddi bir ifadeyle ‘baba’ diye seslenmesi gibi kendi kendini aşağılamaya varacak tavırları dahi diplomatik başarısından bir şey eksiltmiyor. Aksine. … Rutte’nin bu pazartesi günü gerçekleştirdiği beklenmedik Washington ziyareti sonrasında Avrupa’nın güvenliğinin biraz olsun iyileştiği söylenebilir.”
Caydırıcılık çok geç geliyor
La Repubblica zamanlamanın pek de iyi olmadığı görüşünde:
“Şeytan hep ayrıntıda gizlidir, bu sefer ise zamanlamada. Trump’ın vadettiği silahların sonbahardan önce Ukrayna’ya ulaşması imkânsız; bu da Putin’e yaz boyunca sürecek saldırılarını tamamlaması için en az iki ay süre kazandıracak. O andan itibaren de -ABD Başkanı sözünü tutarsa- Avrupa’nın finansmanıyla Kiev’e askeri destek giderek artacak. Bu destek (kimi söylentilere göre) Moskova ve St. Petersburg’u vurabilecek menzile sahip JASSM ya da Tomahawk gibi seyir füzelerini de kapsayabilir. Böylesi bir caydırıcılık, Kremlin’i ciddiyetle müzakere etmeye zorlayabilir - fakat ancak zaten başlamış durumda olan ve önümüzdeki haftalarda daha da yoğunlaşması beklenen saldırılar tamamlandıktan sonra.”
Rusya Pekin izin verdiği sürece savaşabilecek
Kaleva savaşın sona ermesinde Çin’in oynayabileceği role dikkat çekiyor:
“ABD Ukrayna’ya yönelik silah desteğini sürdürür ve artırırsa, savaşın sonu daha da yaklaşır mı? Tarafların güçleri eşitleştikçe, savaşın cephede çözülme ihtimali giderek azalır. Savaş örneğin bir ekonomik kriz, hoşnutsuzlukların artması ya da olası bir saray darbesiyle Rusya’nın içinde sona erdirilebilir. … [Finlandiya] Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’un, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Kremlin’e açacağı bir telefonla Ukrayna’daki savaşı bitirebileceği tespiti doğru olabilir. Çünkü Rusya’nın ekonomisi ve savaşma kapasitesi büyük ölçüde Çin’in desteğine bağlı.”
Çin'le güç mücadelesinde yeni raunt
Siyaset bilimci Viktor Shlinchak, Glavkov tarafından alıntılanan bir Facebook paylaşımında Trump'ın Putin'e verdiği ültimatomla aynı zamanda Pekin'e de net bir mesaj gönderdiğini yazıyor:
“Trump, attığı adımlarla şu mesajı verdi: 'Ukrayna’nın kaybetmesine izin vermeyeceğiz.' Bir hafta önce Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin dile getirdiği 'Rusya’nın kaybetmesine izin vermeyeceğiz' sözlerine verilmiş bir yanıttı bu. İki rakip sistem arasındaki küresel gerilim, bizi bariz bir senaryoya götürüyor: Her iki taraf da satranç tahtasında birbirlerinin taşlarıyla hamle yapıyor ve bu, bir anlaşmaya varılana (ya da varılamayana) kadar sürecek. Şimdiyse bu jeopolitik hız treninde bir sonraki viraja giriyoruz. Kemerlerinizi bağlayın!”
Birleşik cephe yeniden ayağa kalkıyor
Trump bu açıklamasıyla ABD’yi yeniden Batı’nın ve Ukrayna’nın saflarına çekti, diyor The Irish Times:
“Silahların parasını ABD’nin ödemeyeceği yönündeki ısrarı, MAGA hareketinde ABD’nin bu savaşa doğrudan müdahil olmasına karşı olan ve sesleri de gür çıkan muhalefeti hissedilir ölçüde yatıştıracaktır. Öte yandan Trump, bu hamlesiyle ülkesinin savunma sanayiine muazzam bir iş yapma fırsatı da sunmuş oluyor. … Avrupa ülkeleri ve diğer Batılı müttefikler ise Trump’ın ABD’yi yeniden Joe Biden’ın Rusya’ya karşı birleşik cephe ve NATO’ya geleneksel bağlılık politikasına geri döndürmesinden ötürü kendilerini daha güvende hissedecekler.”
Umalım da verdiği sözleri tutsun
Sydsvenskan, Trump'ın açıklamasının Ukrayna'nın rahat bir nefes alması için yeterli olmadığını düşünüyor:
“Söylediklerinin doğruluğu pratikte kanıtlanırsa ne âlâ. Problem şu ki Trump'ın dengesiz davranışları, bugün verdiği sözlerin ertesi gün bir değeri olmayabileceğini daha önce de gösterdi. ... Ukrayna açısından, gelmeye devam ettikleri ve mümkün olduğunca hızlı teslim edildikleri sürece yeni silahların nereden geldiği önemli değil. Trump ABD'nin de yararına olan bir anlaşma önerebilir ve Rusya'nın -ya da o gün kimi düşman görüyorsa onun- dikkatli olması gerektiğine dair yeni açıklamalar yapabilir.”
Önce Amerika sloganı hâlâ geçerli
Frankfurter Allgemeine Zeitung, Trump’ın tutumunda değişen pek bir şey görmüyor:
“Bu durum, silahların maliyetini Avrupalıların sırtına yüklemek istemesinden anlaşılıyor. Trump hâlâ ‘Önce Amerika’ diyen bir başkan. Dolayısıyla Avrupa, Kiev’e şimdiye değin olduğundan daha fazla kaynak ayırmak zorunda kalacak. Kıtadaki tüm maliye bakanları henüz bunu idrak edebilmiş değil. Trump’ın bir derdi de Biden’ın istediğine benzer şekilde Ukrayna’nın ‘zafer kazanması’ değil. O bir barış anlaşmasına varılmasını ve bunun karşılığında da Nobel Ödülü’nün kendisine verilmesini arzuluyor. Fakat Kiev büyük tavizler vermedikçe bu hâlâ pek olacak gibi gözükmüyor.”
Rusya yaz taarruzuna huzur içinde devam edecek
La Stampa, Putin’in kendisine verilen uzun süreyi insan öldürmeye devam etmesi için adeta açık çek olarak görmesinden endişe ediyor:
“Bir diğer ciddi sorun, Trump’ın Putin’e tanıdığı 50 günlük süre. … Başka bir deyişle: ABD, Rus ordusuna Kremlin’in tüm kaynaklarını seferber edip mayıs ayından beri sürdürdüğü saldırılarına devam etmesi için yaz aylarından tam anlamıyla faydalanma imkân tanıyacak (The Economist’e göre son iki ayda ölen Rus askerlerinin sayısı 31 bini bulmuş durumda). Eylülde durum değerlendirmesi yapılacak ve yeniden ateşkes konuşulmaya başlanacak. Rus diktatörün hedefi, bu süre zarfında Ukrayna’nın mümkün olduğunca fazla toprağını işgal etmek.”
Pekin Moskova'nın arkasından çekilene kadar sabrediyor
Siyaset bilimci Abbas Galliamov, Facebook'ta yaptığı bir paylaşımda Rusya'nın Çin'e olan bağımlılığı konusunda Trump'ın güvendiği şeyin zaman olabileceğini yazıyor:
“Trump'ın verdiği 50 günlük süre 2 Eylül'de bitecek. O tarihte Putin Çin'de olacak. ... Eylül başına kadar Ukrayna'nın savunması kırılmazsa, Çin bundan Putin'in daha fazla dayanamayacağı ve doğru yolun savaş değil barış olduğu sonucunu çıkartabilir. İşte o vakit Trump'ın girişimini destekleyebilir, hatta kendi barış önerilerini sunarak inisiyatifi ele geçirmeyi deneyebilir. Belki de Trump'ın güvendiği şey tam da budur. Putin'in Ukrayna'nın savunmasını kırması ihtimaline karşı Kiev'i silahlarla cesaretlendirmeye karar vermiş olabilir.”
Putin'i ancak NATO'nun dahli durdurabilir
The Guardian, Batı savunma ittifakının savaşa aktif müdahalede bulunması gerektiğini savunuyor:
“Trump işin içinde olsun ya da olmasın, NATO Ukrayna’nın işgal edilmemiş topraklarında uçuşa yasak bölge ilan ederek ve gelen füzeler ile insansız hava araçlarını önleyerek daha sert bir çizgi benimsemeli. Asker açıdan tablo net, hukuki ve insani gerekçeler tartışmasız. Rusya, NATO’ya komşu ülkelerin egemenliğini sürekli ihlal ediyor. … NATO gerekli cesareti gösterebilseydi, Putin’e sınırlarını gösterebilirdi. … Ukrayna’nın yenilmesi ve Putin’in hegemonik koşullarıyla varılacak bir uzlaşı, bütün Batı’nın yenilmesi anlamına gelir - bu da Avrupa’nın bütününde kalıcı ve büyüyen çatışmalar çağını başlatacak stratejik bir başarısızlık olur.”