Filistin Devlet'inin tanınması barışı getirir mi?
Büyük Britanya, Kanada ve Avustralya, Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkeler arasına katıldı. Böylece Kanada ve Büyük Britanya, Filistin'i tanıyan ilk G7 ekonomileri oldu. Bu ülkeleri kısa bir süre sonra Portekiz takip ederken başka devletler de aynı kararı alma niyetinde. Kararın sembolik önemine dikkat çeken yorumcular, iki devletli çözüme yönelik başka adımlar da atılmasını istiyor.
Hayalle hakikat karıştırılıyor
Sosyolog Pedro Gomes Sanches, Expresso’da şu anda tanımanın Filistin’e hiçbir faydası olmayacağı uyarısında bulunuyor:
“Tanıma (ki ben hâlâ iki devletli çözümü desteklediğimden bundan yanayım) İsrailleri cezalandırmak için değil, Filistinlilerin (ve ‘yönetimlerinin’) (olumlu) tutumlarının sonucunda gelmeli. İsrail’e baskı yapma niyetinde misiniz? O halde örneğin yerleşimlerden geri çekilmesini isteyin. Filistin’in bu koşullarda (ya da daha doğrusu hiç koşulsuz) tanınması adaletin gereği değil, hata demektir. Hayali hakikatle, isteği devletle karıştırmak anlamına gelir.”
Çaresizliğin ifadesi
Spotmedia yeni bir ivme yakalanacağını umut ediyor:
“Gazze Şeridi'ndeki savaşın gölgesinde, Filistin Devleti'nin tanınması hemen barışı getirmese de kalıcı bir çözüm için uluslararası müzakerelerin yeniden başlamasına zemin hazırlayabilir. Tanımayı savunanlar, bu adımın diplomatik düzeni yeniden sarsarak uzun süredir ihmal edilen siyasi diyaloğu canlandıracağını umuyor. Ancak İsrail’in somut bir karşılık vermemesi ve ABD’nin engellemeyi sürdürmesi nedeniyle, Filistin Devleti'nin tanınması yalnızca siyasi bir jest olarak değil, aynı zamanda küresel bir çaresizlik ifadesi olarak da değerlendirilebilir.”
İki halka yönelik önemli bir mesaj
Pazartesi günü BM Genel Kurulu devam ederken düzenlenecek zirve buluşmasında Fransa da Filistin'i tanımayı planlıyor. Tanıma tek başına yetmese de vazgeçilemez, diyor Le Monde:
“İki halka birden verilmiş bu mesaj, acılı tarihi içinde hapsolmuş olan güçlü tarafı mutlak kudret yanılsamasından kurtarma ve Gazze ile Batı Şeria’da sürekli bundan mustarip vaziyette yaşayanlara umut aşılama gayesini taşıyor. ... Bu hamlenin somut sınırları ise, Donald Trump’ın körü körüne desteklediği Binyamin Netanyahu’nun uzlaşmaz tutumuna tosluyor. Ancak bugün olanlar karşısında durup beklemek, çaresizliği ilan etmek demektir. … Tanıma elbette barışı sağlamaya yetmeyecek. ... Ancak bundan vazgeçmek, iki devletli çözüm seçeneğinin yok oluşunu hızlandırır ve sonsuz savaşı garanti eder.”
Daha fazlası gerek
The Guardian, tanımanın yeterli olmadığını düşünüyor:
“Bu diplomatik adım yalnızca sembolik bir nitelik taşıyor; zira ABD, Filistin’in BM’ye tam üyeliğini engellemeyi sürdürecektir. Bu girişim en iyimser yaklaşımla savaşı sonlandırmaya dönük ortak bir eylem şeklinde görülebilir. … Daha eleştirel bir yorum ise, hükümetlerin aslında halkın öfkesini yatıştırmayı amaçladıkları, fakat somut adımlar atmaktan kaçındıkları yönünde olur. … Büyük Britanya ve Avrupa ülkeleri, tüm silah sevkıyatlarını ve askeri işbirliklerini durdurmalı, ticari ayrıcalıkları kaldırmalı ve uluslararası düzeyde hesap verebilirlik talep etmeli. Yok edilişi durdurmaya dönük gerçek önlemler alınmadan Filistin Devleti hayalleri gördürmek zalimce, korkakça ve bencilcedir.”