Filistin'in tanınması: Mantıklı mı, değil mi?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, New York’taki BM konferansında Filistin’i devlet olarak tanıdıklarını ilan ederek, bunu barış yolunda atılması şart bir adım olarak nitelendirdi. Öncesinde Kanada, Büyük Britanya, Avustralya ve Portekiz de aynı kararı almış, onları Belçika ve Monako izlemişti. New York’taki buluşmanın gündeminde Gazze savaşının sona erdirilmesi ve iki devletli çözüm hedefi vardı.

Tüm alıntıları göster/kapat
Kleine Zeitung (AT) /

Devlet ancak Hamas olmayacaksa kurulabilir

Kleine Zeitung’a göre işe yanlış yerden başlandı:

“Büyük Britanya ve diğer devletler, tanıma kararı alarak İsrail’in tavizsiz yürüttüğü savaşla bütün sınırları aştığını göstermek istiyor, ancak Filistinlilere hiçbir koşul dayatmıyor. [Büyük Britanya Başbakanı] Starmer her ne kadar kurulacak yeni devlette Hamas’ın hiçbir rol oynayamayacağını söylese de bu sadece lafta kalan ve gerçek olmayan bir baskı aracı. Meseleye tersinden yaklaşmak daha akıllıca olurdu: Devletlerin Hamas'ın sahneden çekilmesi şartıyla Filistin’i hemen tanıması.”

De Volkskrant (NL) /

Diplomatik yolun son şansı

De Volkskrant şu yorumda bulunuyor:

“Fikir, kendi devletlerini tanıyarak Filistinlilere Hamas’ın dışında şekillenecek yeni bir yönetim aracılığıyla geleceğe dair bir perspektif sunmak. ... Buna karşılık Netanyahu hükümeti, hiçbir çıkış yolu göstermeyen bir çatışma rotasında ilerliyor - ne Filistin halkı ne rehineler ne bölge ne de kendi yarattığı düşmanlarla sonsuza dek çevrili kalacak İsrail halkı için bir umut sunuyor. Filistin’in tanınması, sembolik bir jestten ibaret değil; belki de onlarca yıldır ertelenen diplomatik sürecin son şansıdır.”

Le Courrier (CH) /

Güzel sözler yetmez

Le Courrier'a göre sembolik önlemlerin ötesinde adımlar atılması gerek:

“Filistin'in tanınması gerekli bir adım; ancak bu, Binyamin Netanyahu hükümetine karşı siyasi ve ekonomik yaptırımlarla desteklenmediği sürece yalnızca bir vitrin işlevi görecektir. Güç sahipleri masada müzakere ederken, bölgede bombalar yağmaya devam ediyor. ... Oysa daha az sembolik, ancak etkili önlemler mümkün: İsrail’e tüm silah sevkıyatının derhal durdurulması, bilhassa da AB Ortaklık Anlaşması feshedilerek her tür ekonomik ilişkinin kesilmesi ve İsrail menşeli ürünlere yönelik kapsamlı boykotun desteklenmesi gibi. ... Diplomatik tanıma yolu yalnızca bir başlangıç olabilir ve olmalıdır.”

Der Spiegel (DE) /

Savaş sonrası planının bir parçası

Der Spiegel’in yorumu şöyle:

“Filistin her geçen gün biraz daha küçülürken, Almanya gibi siyasi ağırlığı yüksek bir ülkenin onu devlet olarak tanıması önemli bir mesaj verir. İsrail hükümeti büyük bir hızla sahada yeni gerçeklikler yaratırken, Almanya’nın izlediği bekle-gör tavrı fiilen tek devletli seçeneği pekiştiriyor. İki devletli çözüm için yakında çok geç olabilir. … Filistin’in tanınması yalnızca sembolizm mevzusu değil. Silahların susmasıyla, Gazze’ye yönelik bir plan da içeriyor bu. … Uluslararası toplumun Gazze’de bir savaş sonrası planı için gayret sarf etmesi ve artık İsrail’in vereceği tavizlerden azade yeni bir barış süreci arayışına girmesi yerinde olur.”

Abbas Galliamow (RU) /

Netanyahu'ya iktidarını koruma fırsatı çıktı

İsrail’de yaşayan siyaset bilimci Abbas Galliamov, Facebook’ta Netanyahu’nun tanıma dalgasını iç politikada lehine kullanabileceğini öne sürüyor:

“Bana öyle geliyor ki Netanyahu her an erken seçim kararı alabilir. … İsrail Başbakanı, nihayet İsrailli yurttaşların çoğunluğunun kendisiyle aynı görüşte olduğu bir mevzu buldu. … 7 Ekim olaylarının ardından daha önce iki devletli çözüme sıcak yaklaşan İsraillilerin belirgin bir çoğunluğunun fikrini değiştirdiğini ve artık buna karşı çıktığını gösteren sayısız anket var. Netanyahu’nun tek yapması gereken, kendisini ‘küresel sol komploya’ karşı bir başına savaşan isim olarak sunmak - bu komplo Filistin’in tanınması yönündeki kararlarla somutlaşmışken, bunu başarması pek de zor olmaz.”

Expresso (PT) /

Hayalle hakikat karıştırılıyor

Sosyolog Pedro Gomes Sanches, Expresso’da şu anda tanımanın Filistin’e hiçbir faydası olmayacağı uyarısında bulunuyor:

“Tanıma (ki ben hâlâ iki devletli çözümü desteklediğimden bundan yanayım) İsrailleri cezalandırmak için değil, Filistinlilerin (ve ‘yönetimlerinin’) (olumlu) tutumlarının sonucunda gelmeli. İsrail’e baskı yapma niyetinde misiniz? O halde örneğin yerleşimlerden geri çekilmesini isteyin. Filistin’in bu koşullarda (ya da daha doğrusu hiç koşulsuz) tanınması adaletin gereği değil, hata demektir. Hayali hakikatle, isteği devletle karıştırmak anlamına gelir.”

Spotmedia (RO) /

Çaresizliğin ifadesi

Spotmedia yeni bir ivme yakalanacağını umut ediyor:

“Gazze Şeridi'ndeki savaşın gölgesinde, Filistin Devleti'nin tanınması hemen barışı getirmese de kalıcı bir çözüm için uluslararası müzakerelerin yeniden başlamasına zemin hazırlayabilir. Tanımayı savunanlar, bu adımın diplomatik düzeni yeniden sarsarak uzun süredir ihmal edilen siyasi diyaloğu canlandıracağını umuyor. Ancak İsrail’in somut bir karşılık vermemesi ve ABD’nin engellemeyi sürdürmesi nedeniyle, Filistin Devleti'nin tanınması yalnızca siyasi bir jest olarak değil, aynı zamanda küresel bir çaresizlik ifadesi olarak da değerlendirilebilir.”

Le Monde (FR) /

İki halka yönelik önemli bir mesaj

Pazartesi günü BM Genel Kurulu devam ederken düzenlenecek zirve buluşmasında Fransa da Filistin'i tanımayı planlıyor. Tanıma tek başına yetmese de vazgeçilemez, diyor Le Monde:

“İki halka birden verilmiş bu mesaj, acılı tarihi içinde hapsolmuş olan güçlü tarafı mutlak kudret yanılsamasından kurtarma ve Gazze ile Batı Şeria’da sürekli bundan mustarip vaziyette yaşayanlara umut aşılama gayesini taşıyor. ... Bu hamlenin somut sınırları ise, Donald Trump’ın körü körüne desteklediği Binyamin Netanyahu’nun uzlaşmaz tutumuna tosluyor. Ancak bugün olanlar karşısında durup beklemek, çaresizliği ilan etmek demektir. … Tanıma elbette barışı sağlamaya yetmeyecek. ... Ancak bundan vazgeçmek, iki devletli çözüm seçeneğinin yok oluşunu hızlandırır ve sonsuz savaşı garanti eder.”

The Guardian (GB) /

Daha fazlası gerek

The Guardian, tanımanın yeterli olmadığını düşünüyor:

“Bu diplomatik adım yalnızca sembolik bir nitelik taşıyor; zira ABD, Filistin’in BM’ye tam üyeliğini engellemeyi sürdürecektir. Bu girişim en iyimser yaklaşımla savaşı sonlandırmaya dönük ortak bir eylem şeklinde görülebilir. … Daha eleştirel bir yorum ise, hükümetlerin aslında halkın öfkesini yatıştırmayı amaçladıkları, fakat somut adımlar atmaktan kaçındıkları yönünde olur. … Büyük Britanya ve Avrupa ülkeleri, tüm silah sevkıyatlarını ve askeri işbirliklerini durdurmalı, ticari ayrıcalıkları kaldırmalı ve uluslararası düzeyde hesap verebilirlik talep etmeli. Yok edilişi durdurmaya dönük gerçek önlemler alınmadan Filistin Devleti hayalleri gördürmek zalimce, korkakça ve bencilcedir.”