Uluslararası çatışmalarda Avrupa'ya nasıl bir rol düşüyor?
Ortadoğu ve Ukrayna’daki savaşlar neticesinde oluşan yeni güç dengeleri karşısında, gözler özellikle askeri süper güç ABD’ye çevrilmiş durumda. Yorumcular ise Avrupa’nın dünya sahnesinde nasıl bir pozisyon alması gerektiğini irdeliyor.
Kıta çağa ayak uyduramadı
Expresso şöyle yazıyor:
“Avrupa’nın müdahil olmamasının nedenlerini anlamak zor değil. Taraflardan birine baskı yapacak gücü yok. Bölgeye göndereceği uçak gemileri, İran’ın nükleer programını tehdit edecek bombardıman uçakları ya da Körfez monarşileriyle yapacağı büyük ticari anlaşmalar yok. Bunlara sahip olsa dahi kullanmaya ya da kullanma tehditleri savurmaya hazır değil. … Artık öyle bir döneme girdik ki, diplomasinin gücü büyük ölçüde başka güç enstrümanlarını kullanma ya da devletler arasında -salt ekonomiler arasında da değil- anlaşmalar yapma kapasitesine bağlı. Avrupa ise henüz böyle bir çağa ayak uydurabilmiş değil.”
AB Ukrayna'ya odaklanmalı
Die Zeit’a göre Avrupa Birliği’nin Ortadoğu’ya yoğunlaşmaktan daha önemli bir vazifesi var:
“O da birlik olarak kendi varlığını korumak. Ortadoğu’da tehlikede olan bu değil, ancak Vladimir Putin’in emperyalist seferini tüm sertliğiyle sürdürdüğü Ukrayna’da mevzu farklı. Kısa süre önce üç Alman istihbarat teşkilatının başkanları kamuoyu önünde çok açık uyarılarda bulundu: ‘Arkamıza yaslanıp Rusya’nın en erken 2029’da saldırmasını bekleyemeyiz. Daha bugünden ateş altındayız.’ … Putin’in gayesi AB’yi parçalamak. AB ise var gücüyle bunu önlemeye çalışmalı - aksi takdirde kıta yeniden küçük devletçikler dönemine girer. Hiçbir Avrupalı bunu istemez.”
Mevzubahis artık sadece Kiev değil
Dünya düzeni yeniden şekilleniyor, diyor Új Szó:
“2025’in sonuna yaklaşırken, savaş artık bir sabır, kaynak ve meşruiyet sınavına dönüşmüş durumda. Moskova askeri açıdan daha güçlü, Kiev giderek daha yorgun, Batı ise bölünmüş ve savunmasız - üstelik ‘zafer’ ne demek, kendisi de bilmiyor. Tomahawk tartışması, enerji sistemine yönelik saldırılar ve Rus varlıkları meselesi [Avrupa’nın dondurulan Rus varlıklarını Ukrayna’nın savunmasını finanse etmek için kullanıp kullanmayacağı] hep aynı hususa işaret ediyor: Bu çatışmada mevzubahis artık Ukrayna değil; dünya düzeni yeniden şekilleniyor ve kimse bu gidişatı kontrol edemiyor.”
Stratejik yeniden yapılanma şart
Siyasi analist Miguel Baumgartner, O Jornal Económico'da Avrupa'nın saldırganı kontrol altında tutabilmek için baskı araçlarına ihtiyaç duyduğunu söylüyor:
“Bomba atanlarla müzakere edilemeyeceğini savunanlar var. Bu anlaşılır bir tutum. Ancak müzakereler daima düşmanlarla yapılır, dostlarla değil; dostlarla zirveler düzenlenir. Asıl mesele, koşulları kimin belirleyeceği. Eğer bu Washington ile Moskova (ya da Ankara ile Moskova) olursa, Avrupa'nın ödeyeceği bedel iki katına çıkar: hem bütçe hem güvenlik açısından, ayrıca kırılgan sınırlar ve tehlikeli bir emsal ile. Olgun bir Avrupa’nın 'Avrupa Barış Merkezi'ne ihtiyacı var - saldırganlığı ödüllendirmek için değil, [savaşa ve saldırganlığa] devam etmenin durmaktan daha maliyetli hale geldiği bir süreci başlatmak için.”
Barış ancak güçlü savunmayla güvenceye alınabilir
Kleine Zeitung, askeri bakımdan zayıf ülkelerin saldırganlar için kolay lokma olduğunu vurguluyor:
“Avrupa ülkelerine bakınca, savunma ve caydırıcılık konusunda birbirinden çok farklı çözümler benimsendiği görülüyor. Zorunlu askerlik, kaldırılmış zorunlu askerlik, sadece acil durumlarda askerlik, erkek ve kadınlar için gönüllü hizmet, sadece erkekler için gönüllü hizmet - bunların süreleri de dört ila on iki ay arasında değişiyor. Almanya örneği, mevcut durumu değiştirmenin ne kadar zor olduğunun göstergesi. … On yıllar süren hayalcilik döneminden sonra, barışın ancak güçlü savunmayla güvenceye alınabileceğini kabul etmeliyiz - zayıf ve kolay ele geçirilebilir olanların saldırgan karşısında hiçbir şansı yok. Daha da önemlisi: Mevzubahis salt asker sayısı değil, bunların alacakları tutum da önemli.”