Belçika: Hükümet planlarına karşı üç günlük grev
Belçika’da pazar gecesinden bu yana hükümetin reform planlarına karşı ülke genelinde grev sürüyor. Grevin çarşamba gecesine kadar sürmesi bekleniyor. Çok partili koalisyon, bütçe açığını 9,2 milyar avro azaltmak amacıyla çeşitli önlemler üzerinde anlaşmaya varmıştı. Bunlar arasında bazı ürün ve hizmetlerde katma değer vergisinin artırılması ile emekli maaşlarında ve kamu harcamalarında kesintiler yer alıyor.
Hep tasarruf et, hep borçlan
De Standaard, bütçe meselesinde uzlaşılmasına rağmen bazı riskler de görüyor:
“Açık 2029’da en iyi ihtimalle yüzde 4,2 olacak; bu da 30 milyarı bulan bir tutara tekabül ediyor ve yüzde 3 hedefinin çok üzerine çıkıyor. De Wever muhalefetten değil, hükümetinin aralarında bazı büyük ölçekli toplumsal deneylerin de bulunduğu bütün planları hayata geçirme azminden endişe etsin. Alman ve Avrupa ekonomilerindeki zayıflamadan, yurt dışındaki krizlerden, Trump ve Putin’den korksun; zira bütçesi kırmızı bölgede kalmaya devam ediyor. Böylece o da tipik bir Belçika Başbakanı’na dönüşüyor: hep tasarruf eden, hep borçlanan, ama elinde asla bir şey kalmayan.”
Etap zaferi evet, kalıcı başarı belirsiz
Le Soir, sürecin bundan sonra nasıl ilerleyeceğinin henüz kesinleşmediğini vurguluyor:
“Arizona koalisyonunun güzel yeni dünyasında her şey yolunda mı? Bunun sınanması gerekecek: Duyurulan tedbirlerin pek çoğu ‘getirisini’ kanıtlamak zorunda; yapısal reformlar (emeklilik, sağlık sigortası, işsizlik) ise hem başarılı bir şekilde ve etkilenecek kişiler dikkate alınarak hayata geçirilmeli hem de bu sıralar dile getirilen mali, ekonomik ve insani sonuçları beraberinde getirmeli. Hükümet ekibi şimdilik, sendikalara orta parmak göstererek kayda değer bir etap zaferi kazanmış sayılır. ... Peki bu süreç nereye varacak?”
Cesur ve tutarlı bir yönetim tarzı
Süddeutsche Zeitung hem aydınlık hem de karanlık yerlere işaret ediyor:
“Bart De Wever’in muhafazakâr ‘kan, ter ve gözyaşı’ programının Belçika’nın kalkınmasını sağlayıp sağlamayacağından şüphe duyanların haklılık payı var. Pek çokları ilk etapta parasını ve dolayısıyla alım gücünü kaybedecek. Ancak burada göze çarpan husus, Başbakan’ın sergilediği politik cesaret ve tutarlılık. Seçimlerden önce ne dediyse onu yapıyor. Politikasını kabul ettirmek için istifa tehdidinde bulunmaktan çekinmiyor. Yurttaşların karşılaşacağı yükleri olduğundan hafif göstermeye çalışmıyor. Bu açıdan bakıldığında, Bart De Wever’in eski moda görünen yönetim tarzı pekâlâ örnek alınabilir.”