Polonya İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliyor mu?

Polonya Adalet Bakanı ve PiS'ten ayrılan Solidarna Polska'nın [Birleşik Polonya] kurucusu Zbigniew Ziobro, ülkesinin İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmasını istiyor. Sözleşme, imzacı devletleri kadınlara şiddetin yanı sıra her türlü ev içi şiddeti suç olarak sınıflandırmakla yükümlü tutuyor. Yorumcular sözleşmenin birçok yerde neden yeniden gündeme geldiğini inceliyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Gazeta Wyborcza (PL) /

Vazgeçilmez

Gazeta Wyborcza'ya göre Polonya'da şiddet mağdurlarının sözleşmede yer alan garantilere ihtiyacı var:

“Sözleşme şiddet mağdurlarına, bazı yerel yönetimlerin kısıtlı olarak verebildikleri, kapsamlı bir destek sağlıyor. Sözleşmenin 20. maddesi, şiddetin yarattığı etkilerle mücadelede yasal ve psikolojik danışmanlığın yanı sıra mali destek, konut yardımı, eğitim ve istihdam desteği gibi imkanları teminat altına alıyor. Aynı sözleşmenin 25. maddesi, tıbbi ve adli inceleme, travma sonrası destek ve danışmanlık gibi hizmetler sunan cinsel şiddet mağdurları merkezleri bulunmasını talep ediyor. 26. maddesi ise hangi türden olursa olsun şiddete tanık olmuş çocuklar için gerekli olan desteği garantiliyor.”

Star (TR) /

Problem amaçta değil araçta

İktidar partisi AKP de İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını tartışıyor. Hükümete yakın Star gazetesi, bilhassa sözleşmenin kullandığı toplumsal cinsiyet ifadesinden rahatsız:

“Feminizm ve LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel) düşüncelerinin ideolojik kavramsallaştırmalarıyla yapılandırılmış bir metindir. Tüm dünya ülkelerine, kadına yönelik şiddetle mücadele ismi altında empoze ediliyor oluşu maskesinin altında, kadın ile erkek üzerinden kurulmuş varoluş ve insanlık bilgisini değiştirmek, bozuma uğratmak hedefindedir. Özgür bireyin kendi bedenine istediği gibi şekil vermesi ve bedeni hakkında karar vermesi şeklinde güncelleşen bu itiraza göre; cinsiyet kavramı, sadece kalıplaşmış bir önyargıdır! ... Hatta kadına yönelik şiddet en ağır derecede cezalandırılmalı, ama bu, nesli ifsad ederek, kadın ve erkek genleriyle oynayarak düzeltilecek bir iş değil.”

NRC Handelsblad (NL) /

Mesele Batılı değerler

NRC Handelsblad'ın tahliline göre kadın hakları, Polonyalıların gözünde bir ideoloji:

“Kadınlarla ilgili bu sözleşmenin Orta Avrupa'da yarattığı tartışmalar, Batı'nın cinsellik konusundaki fikirlerine karşı bayrak açmış milliyetçi siyasetçiler ve dini çıkar grupları tarafından tekellerine alınmış durumda. ... Metin, transseksüellik ya da eşcinsellik hakkında hiçbir ifade içermese de bunların meşrulaştırılması, sözleşmeye karşı bir argüman olarak kullanılıyor. ... Polonya Cumhurbaşkanı Duda, 'Çocukları LGBT ideolojisinden koruma' vaadiyle seçim yarışına girdi ve heteroseksüel olmayan çiftlerin evlat edinmelerini yasaklayacağını duyurdu. Kadınlar sözleşmesinin feshi, 'geleneksel değerler' başlıklı siyasi gündem içerisinde kaynayıp giden bir kayıp sadece.”

Mozgástér (HU) /

Daha az sözleşme, daha fazla ulus devlet

Siyasetbilimci Zoltán Kiszelly, hükümete yakın blog Mozgástér'deki yazısında uluslararası hukukun, uluslararası ilişkiler alanıyla kısıtlı kalması gerektiğini söylüyor:

“Polonya hükümetinin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek istemesi, uluslararası hukuku yeniden olması gerektiği yörüngeye çeken önemli bir trendin dışavurumu. Nitekim aslında devletler arasındaki ilişkileri düzenlemek yerine son zamanlarda siyasal yumuşak gücün bir aracına indirgenerek, küresel STK'ların bir oyun alanına döndü. ... Polonya hükümetinin niyeti, yozlaşmış uluslararası hukuku ve AB hukukunu artık olması gerektiği yere geri çekmeye yönelik, cesaret verici bir işaret. Pandemi de bize gösterdi ki, yurttaşlarını en iyi koruyan hala ulus devlettir. Bu yüzden onu zayıf düşürmek yerine güçlendirmeliyiz.”

Rzeczpospolita (PL) /

İdeolojik bir sözleşme

Rzeczpospolita'ya göre, İstanbul Sözleşmesi'nin karşıtlarını kadına şiddet uygulayanlarla aynı kefeye koymak hiç adil değil:

“Sözleşmenin perde arkasında Polonya halkına çok yabancı dev bir ideoloji var. Kadına karşı şiddetin nedenlerini dinde, geleneklerde ve toplumsal rollerde aramak yeterli değil. Bunu anlamak için AB'nin yıllardır yayımladığı verilere bakmak yeterli. İstatistiklere bakıldığında kadına karşı şiddet konusunda seküler ülkeler geleneksel Katolik ülkelere oranla daha büyük sorunlar yaşıyor. ... [Polonya Adalet Bakanı] Zbigniew Ziobro konuyu masaya getirdiğine göre, kadınların daha iyi korunmasını sağlayacak bir çözüm de koymalı ortaya. Şiddetle mücadele STK'ların değil, devletin ve belediyelerin görevi olmalı.”

Adevărul (RO) /

PiS'e çok yakıştı

Cristian Unteanu blog'u Adevărul'da hiç şaşırmadığını söylüyor:

“'Biyolojik kimlikleri' değil de 'toplumsal gerçekleri' baz aldığı için 'cinsiyet ideolojisini' destekleyen bir proje olmakla suçladığı İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkan muhafazakar PiS hükümetinin mantığına çok yakıştı bu adım. Daha fazlası da var üstelik: [Polonya Adalet Bakanı] Ziobri yaptığı resmi açıklamada sözleşmeyi, 'eşcinsel bir ideolojiyi savunmak adına' uydurulmuş 'feminist bir icat' olarak tanımladı. ... Bakana göre kadınları dövmememiz gerektiğini anlamak için sözleşmelere gerek yoktu. Bunun için İncil'i okumak yeterliydi.”

Polityka (PL) /

PiS saygınlığını yitirmeyi göze almayacaktır

Polityka'ya göre PiS'in bu girişimi desteklemesi garanti değil:

“Görülen o ki, Zbigniew Ziobro ve parti üyeleri, bu konuyla ciddi anlamda ilgilenen yegane taraf. ... Hükümette yapılması planlanan değişiklikler Solidarna Polska'ya [Birleşik Polonya] bir bakanlığa mal olabilir. Bu nedenle sorulması gereken soru, PiS'in sözleşmenin feshini desteklemek suretiyle koalisyon ortağına bir teselli armağanı verip vermeyeceği. Belki de tam tersi olabilir. Ziobro bakanlığını kaybetmesi durumunda hem Kilise'yi hem de onun etkili Katolik radyosu Radio Maryja'yı arkasına alarak sözleşmeye itiraz edeceğini söyleyip PiS'e şantaj yapıyor olabilir. Ancak PiS yurt dışında yeterince sorunla boğuşurken kadınları şiddetten koruyan bir sözleşmeyi feshettiğini açıklamak riskini üstlenmek istemeyecektir.”