Bulgaristan 2026 itibarıyla avro harcamaya başlayacak
Avrupa Komisyonu, çarşamba günü yayınladığı olumlu yöndeki raporla Bulgaristan’ın Avro Bölgesi’ne katılımına yeşil ışık yaktı. Ne zamandır hedeflenen bu gelişmeye karşı son dönemde artan protestolar düzenlenmiş, Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in konuyla ilgili referanduma gidilmesi talebi tepkileri daha da körüklemişti. Medya Bulgaristan’ın avroya geçişini olumlu karşılasa da temkinli yorumlar da dikkat çekiyor.
Kremlin'in etki alanına elveda
Club Z, geçtiğimiz haftalarda avroya geçilmesine karşı protestolar düzenleyenlerin endişelerini gidermeye çalışıyor:
“Bulgaristan, para birimi açısından egemenliğini kaybetmiyor. Zira 1 Temmuz 1997’de Para Kurulu sistemine [leva kurunun Alman Markı'na sabitlenmesi] geçmeye zorlanmasıyla bu egemenlik zaten sona ermişti. … Bulgaristan, Yunanistan gibi iflas riski taşımıyor; çünkü kamu maliyesi, AB içinde en sağlam yapıya sahip ülkeler arasında yer alıyor. … Avroyla birlikte Bulgaristan, Avrupa siyasetinin birinci ligine adım atıyor. Elveda Kremlin, elveda Doğu ile Batı arasında 'köprü' olma rolü! Avroyla birlikte Avrupa sonunda yabancı bir yer olmaktan çıkıyor. Avroyla birlikte biz de artık Avrupa oluyoruz.”
Geçerli argümanları yoktu
Deutsche Welle Bulgarca Servisi, Rusya dostu Cumhurbaşkanı'nın çabaları sonuçsuz kaldı, diyor:
“Ülke için en önemli stratejik görevlerden birinin hayata geçirilmesinden duyulan memnuniyetin gölgelenmesi, temel hedeflerden biriydi. … Ve Radev ile ekibi bunu belli ölçüde başardı. Radev’in girişiminin olumlu yanı, avro yanlısı kesimleri harekete geçirmiş ve ciddi bir tartışmanın önünü açmış olmasıydı. … Bu tartışma sayesinde, avroya karşı somut hiçbir argüman koyulamadığı, yalnızca Avro Bölgesi'yle doğrudan ilgisi bulunmayan bazı tehditlere dair belirsiz korkuların söz konusu olduğu anlaşıldı. Örneğin, avrodan bağımsız da yaşanabilecek fiyat artışları gibi.”
Şüpheciler de saygıyı hak ediyordu
Trud, hükümetin avro karşıtlarına yönelik tutumunu eleştiriyor:
“Kampanya boyunca avroya karşı olanların görüşleri kaba bir tutumla hiçe sayıldı. Kendilerine akıl yoksunu muamelesi yapıldı, söz hakkına sahip olmadıkları söylendi. [Avro konusunda] referanduma gidilmesi talebi parlamentoda alay ve küçümsemeyle karşılandı. … Başbakan bu insanlara neden biraz saygı gösterip ‘evet, endişelerinizi duyduk ve sizi anlıyoruz,’ diyemedi? … Neden var olan olumsuz hususlar kabul görmeyip inkâr edildi? Oysa avro lehine sunulan argümanlar, olumsuzluklar da dile getirilebilse daha güçlü bir zemine otururdu.”
Çekya treni kaçırdı
Hospodářské noviny, Bulgaristan'ın avroya geçişini kendi ülkesini düşünerek endişeyle değerlendiriyor:
“Eğer biri 20 yıl önce Bulgaristan’ın Çekya'dan önce Avro Bölgesi'ne katılacağını söyleseydi, muhtemelen aklından şüphe edilirdi. ... O dönem Çekya, AB üyeliğinin keyfini çıkarıyordu. … Başlangıçta hedef 2009’da Avro Bölgesi'ne geçmekti; ardından bu tarih 2015 ve en son 2019 olarak değişti. Nihayet bu konuda tamamen sessizliğe bürünüldü. … Bugün Çekya, sanki treni kaçırmış bir ülke gibi görünüyor. Çekler ne Avrupa Birliği’ne ne de avroya özel bir sempati besliyor; ancak dürüst olmak gerekirse, bizi tekrar tekrar çıkmaza sürükleyen kendi ekonomi politikası temsilcilerimize de sempati duymamaları gerekiyor.”
Pek bir cazibesi yok
Les Echos başyazarı Dominique Seux, ortak para biriminin henüz tam olarak ikna edici olmadığını söylüyor:
“Danimarka, İsveç, Polonya ve Macaristan gibi pek çok ülkenin avroya geçme konusunda isteksizsizliği malum. Her ne kadar Avrupalıların yüzde 83’ü avroyu teknik ve pratik anlamda bir istikrar aracı görüp desteklese de, ki bu azımsanacak bir oran değil, avronun hâlâ cazibesi yüksek bir para birimi olduğu söylenemez. Avro Bölgesi'ndeki ekonomik büyüme -kibarca söyleyecek olursak- mütevazı düzeyde (OECD'ye göre 2024’te yüzde 0,8, bu yıl ise yüzde 1). Özetle ortak para birimi vadedilen rolünü, yani ekonomileri birbirine yaklaştıracak bir merkezcil güç olma işlevini yerine getirebilmiş değil.”