Avrupa seçimleri ve bıkkınlığın kaynağı

Avrupa seçimlerinde 400 milyon insan sandık başına gidecek. Ancak seçime katılımın çok yüksek olmayacağı tahmin ediliyor. Avrupalıların ilk kez parlamentolarını seçtikleri 1979 seçimlerindeki katılım oranına bir daha hiç ulaşılamadı; son seçimlerde de katılım yüzde 42,61'de kaldı. Köşe yazarları bunun sebeplerini sorguluyor ve mayıs sonundaki seçimde aday olacakları destekliyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Jutarnji list (HR) /

Doğu Avrupa'da seçime katılım neden düşük?

Doğu Avrupa'da seçim katılımının giderek daha da düşmesi trendi, Jutarnji list'e göre Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de sürecek:

“Vatandaşlar sandığa gitme konusunda neden isteksiz? ... Tembel oldukları için mi? Hayır, daha ziyade oy kullanmayı anlamlı görmedikleri için. Oy kullanan, sokaktaki adam, hayatının son otuz yılını böylesi bir demokraside geçirmekle ilgili şunları söyleyecektir: Seçime katılsan da katılmasan da senin açından hiçbir şey değişmeyecek. Bütün partiler birbirine benziyor, çünkü hepsi sıradan vatandaşa karşı. Tek yaptıkları vaatlerde bulunmak ve ola ki iktidara geldiklerinde tamamen farklı davranmak. Hepsi yalancı, tanrı biliyor ya, hepsi hırsız.”

Berlingske (DK) /

Adaylar aşağılanma değil, teşekkürü hak etti

Berlingske'ye göre siyasetçileri her geçen gün daha fazla hor görüldükleri için, bilhassa seçim zamanında onlara teşekkür etmeliyiz:

“Adaylar demokrasi adına olağanüstü bir gönüllülük üstlendi. ... Siyasilerin sebep olabilecekleri hakkında beklentilerimizin çok yüksek olduğunun işaretleri görüldüğü gibi, örneğin iktidarın bugüne kadar suistimal edilmesi de siyasilere olan inanca zarar verdi. Ancak demokratik tartışmanın saygı çerçevesinde yürütülmesinin sorumluluğu hepimizin omzunda olmalı. Adaylar aptalca laflarla kendilerini rezil ettiklerinde, basının eleştirel bakış açısını yitirmemesi gerekir. Ancak unutulmaması gereken bir başka konu da, hatalar insan içindir ve demokrasinin gücü, insanların eleştiriye ve seçimlerle sınanmaya hazır olmasına bağlıdır.”

Aftonbladet (SE) /

İklim politikaları zayıflara da ulaşmalı

Aftonbladet, Avrupa seçimleri öncesinde iklim korumanın toplumsal eşitsizlikleri daha da keskinleştirmemesi gerektiği konusunda uyarıyor:

“Bu saptamanın bir anlamı da, -İsveç'te ve AB'de- zengin ve gelişmiş bölgelerdeki kaynakların, gelir seviyesinin düşük olduğu kırsalla paylaşılmasıdır. Emisyonları düşürmek isteyenler, zengin-yoksul arasındaki uçurumun derinleşmesini ve kamu yatırım araçlarının tüketilmesine seyirci kalamaz. ... AB içindeki mal ve kişilerin serbest dolaşımına önem veriyorlarsa şayet, ortak bir demiryolu ağına yatırım anlamlı olur ki, serbest dolaşım da sürdürülebilir olsun. İşte Avrupa seçimlerinin konuları bu türden reformlar olmalı. Toplumsal refah için Sarı Yelekler'e değil, yeşil yatırımlara ihtiyacımız var.”

Die Presse (AT) /

Avusturya halkının korkunç bilgi eksikliği

Die Presse'ye göre, Avrupa seçimleri öncesinde Avusturya'daki okullarda siyasi eğitimin yetersiz olması acı bir şekilde ortaya çıkıyor:

“Gerçi Avusturya halkının yüzde 9'u seçim tarihini biliyor, ama seçime, çok büyük olasılıkla katılacağını söyleyenlerin oranı sadece yüzde 18. Üye ülkelerin oranlarıyla kıyaslandığında, en kötü beşinci sonuç bu. Buna karşın yüzde 39'luk bir kesim, sandığa gitmeyeceğini açıkladı. ... Yurttaşların, en önemli haklarından birisi olan Brüksel ve Strazburg'taki siyasi temsilcilerini seçme haklarına böylesine yabancılaşması, Avusturya'da okullarda yeterince siyaset eğitimi verilmediğini gösteriyor bize. Çoğunluğun AB'nin ve buna bağlı olarak Avrupa seçimlerinin ne olduğunu bilmediği ve öğrenmediği bir toplumda, hiçbir profesyonel bilgi kampanyası fayda etmeyecektir”

.
The Guardian (GB) /

AB göçmenlerinin temsilcisi yok

Günümüzde 17 milyondan fazla AB yurttaşı bir başka AB ülkesinde göçmen olarak yaşıyor. İspanya'da yaşayan İtalyan kökenli Alberto Alemanno The Guardian'daki yazısında, bu göçmenlerin AB seçimlerine katılımlarının neden çok düşük olduğunu açıklıyor:

“Sürekli bütün Avrupa'yı kapsayan bir tartışmadan söz ediliyor, ancak ortada gördüğümüz, ulusal partilerin yarıştığı ve söz konusu ülkeyle ilgili konuların tartışıldığı bir dizi ulusal seçim kampanyası. ... Avrupa çapında siyasi hareketler oluşursa bu durum değişebilir. AB'nin tamamı için siyasi programları olan bu tür hareketler, biz AB göçmenlerinin sesi olabilir ve bizi temsil edebilirler. Bugüne kadar hep bir köşeye itildik. Avrupa'yı yaşamlarıyla ve aileleriyle aşağıdan yukarıya inşa edenlerin, kıtanın geleceğinde söz hakkı olmaması büyük bir çelişki.”

Público (PT) /

Uluslararası dayanışma zamanı

Portekiz STK'lar Platformu ONGD, Público'da yayınlanan makalesinde, AB'nin görüş açısını genişletmesi gerektiğini söylüyor:

“Avrupa Parlamentosu seçimleri, gelişmekte olan ülkelerle işbirliğine odaklanmak ve bu işbirliğini yeniden yapılandırmak için bir fırsat. ... Gelişmekte olan ülkelere en büyük kalkınma desteğini veren AB, uluslararası dayanışma ilkelerine ve sürdürülebilir bir gelişmeye uygun davranarak kalkınma işbirliğini toplumun en kötü koşullarda yaşayan katmanlarına kadar yayma sorumluluğuna sahip. Bu yüzden bütün adaylardan, küresel kalkınmayı güçlendirmek için çaba harcamalarını ve adil, dayanışmacı ve sürdürülebilir bir Avrupa için uluslararası işbirliğine öncelik vermelerini talep ediyoruz.”

Dagens Nyheter (SE) /

Serbest ticaret gözardı edilmemeli

Dagens Nyheter, seçim kampanyasında bugüne kadar çok az dile getirilen bir konuyu ele alıyor:

“Sağ ve sol cenahtaki mutsuzlar, serbest ticaretin fazla baskın olduğu görüşünde. Ancak bu doğru değil; aksine serbest ticaret yapmak giderek zorlaşıyor. Küresel gelişmelerin ticaret üzerindeki etkisini gözlemleyen Global Trade Alert adlı düşünce kuruluşunun verilerine göre, 2008'den bu yana ticarete zarar veren devlet müdahalelerinin sayısı, ticaret serbestilerine oranla en az iki katına çıktı. ... Bu gelişmeyi tersine çevirmek istiyorsak Avrupa'daki liberal güçlerin sadece yabancı düşmanı popülistlere değil, ticarete ket vuran politikalara karşı da harekete geçmesi gerekir. ... Serbest ticaret ve dinamik pazarlar Avrupa'nın geleceği için hayati öneme sahip.”

La Repubblica (IT) /

Seçmen aptal gibi gösteriliyor

Massimo Riva, La Repubblica'daki köşesinde, İtalya'da hükümetteki Lega ve Beş Yıldız Hareketi partilerinin seçmeni yalan vaadlerle kandırdığını söylüyor:

“Yanıltmacalardan, kandırmacalardan oluşan zehirli bir karışım, Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasını kolektif bir sahtekarlığa dönüştürdü. Belki başka yerlerde de yapılıyor bu, ama İtalya'daki zehirlilik seviyesine ulaşılması mümkün değil. ... En tehlikeli örnek de şu: İtalya'daki bütün finansal zorlukların nedeni olarak lanse edilen bütçe disiplinindeki sınırlamalardan kurtulmanın tek çaresi seçim sandığıdır, deniyor. .... Brüksel'deki 'teknokratların' görevden uzaklaştırılması Brüksel cennetinin kapısını açacaktır demek, İtalyanları aptal göstermek ve körlemesine yeni bir felakete sürüklemek demektir.”

Observator Cultural (RO) /

Popülistler: Sadece biz Avrupa yanlısıyız

Siyasetbilimci Cristian Pîrvulescu, Observator Cultural'daki yazısında, seçim kampanyasında Avrupa'yla ilgili tek bir konunun yer almamasının, kısmen de olsa Avrupa Parlamentosu'nun suçu olduğunu söylüyor:

“Avrupa Parlamentosu, Emmanuel Macron'un ülkeler üzeri bir aday listesi uygulanması çabalarını 2018 başında engelleyince, Avrupa seçimlerinin Avrupalılaşması da bir anlamda imkansız hale geldi. Şubat 2018'deki oylama, AB üyesi ülkelerdeki ulusal partilerin bir Avrupa tartışması istemediğinin işaretiydi. ... Bu koşullarda Avrupa konularının tartışılmasını sağlama görevi paradoks bir şekilde Avrupa karşıtı popülist partilere düştü. Bu partiler göç ve İslami kolonileşmenin barındırdığı tehlikeleri aktarmak için ülkeler üzeri konuları dile getirdi.”

Gazeta Wyborcza (PL) /

PiS, koyun postuna bürünmüş kurt

Siyasetbilimci ve eski diplomat Roman Kuźniar'ın Gazeta Wyborcza'da yazdığı üzere, Polonya'daki iktidar partisi PiS'in sözde Avrupa sevgisi göstermelik:

“Bu partinin beyin takımının, 'Polonya Avrupa'nın kalbidir' düsturu uyarınca buluştuklarını ve etraflarını AB bayraklarıyla çevrelediklerini görüyoruz. Ancak bu, seçimden önceki bir aldatmacadan ibaret. Seçim ertesi bu tablo değişecektir. PiS, kendine ezeli ebedi iktidarı kazandıracak sistem dönüşümünü tamamlamak isteyecektir; bunun için de AB'yle savaşa geri dönmesi gerekiyor. ... Bu sene yapılan seçimler nedeniyle iktidar partisi geri vitese takmak, üzerine bir koyun postu atmak ve Avrupa'ya bağlıymış gibi davranmak zorunda kaldı. Hükümet kampındakiler çok büyük haltlar yediler, kaybedecekleri şey çok, bu yüzden taktiklerini değiştirmek zorundalar. ... Ne de olsa PiS için iktidar değişikliği söz konusu dahi olamaz.”

News.bg (BG) /

Bulgarlara daha fazla özgüven gerek

news.bg sitesine göre Bulgar halkının büyük kesimi, 12 yıl önce girdiği AB hakkında giderek daha çarpık bir algıya sahip:

“Basit ama son derece önemli bir olguyu netleştirmek için belki de en önemli dönemde bulunuyoruz: AB, Bulgaristan'ın ne anası ne de babası ve üye olmamızın amacı ne (AB'nin babamız tavrıyla öğrettiği) Avrupa değerlerini öğrenmek ne de (anamız olarak bizimle ilgilenen) AB'nin fonlarından faydalanmak. Her iki başlık da önemli olmakla beraber, asıl önemli konu, AB'nin, hem kendi içinde hem de uluslararası düzlemde Bulgarların ulusal çıkarlarının gerçekleştirilmesine yönelik bir araç olduğunu kavramak.”

Der Nordschleswiger (DK) /

AB'nin asıl söz sahipleri

Der Nordschleswiger, ulusal hükümetlerin hala çok güçlü olduğunu öne sürüyor:

“AB dediğimiz, üye ülkelerde yaşayanlar, yani biz hepimiziz. Strazburg ve Brüksel'de politika yapan parlamenterleri biz seçiyoruz. Ulusal seçimlerimiz sırasında, Avrupa Parlamentosu'nda şekillendirilen politikayı, kudretli AB Bakanlar Konseyi ve nüfuzlu AB Konseyi, yani hükümet başkanları konseyiyle mümkün kılan siyasetçileri seçiyoruz. Bu süreçte ulusal hükümetler, düşündükleri ve aktardıklarından çok daha güçlü aslında. Ulusal hükümetler AB Bakanlar Konseyi'nde Avrupa Parlamentosu ile aynı yetki düzeyinde Avrupa siyasetini kilitleyebilir, ortak çözümler üretebilir ya da engelleyebilir. Bunun ardından, Avrupa politikalarını engelleyen ulusal siyasetçilerin, sıklıkla kabahati Brüksel'de bulduğunu ve AB'yi bir kez daha başarısız olmakla suçladıklarını görüyoruz.”

Diena (LV) /

Letonya ve tuhaf adayları

Letonya'nın Avrupa Parlamentosu seçimi adayları arasında sadece adı yolsuzluk skandalıyla anılan, Riga belediye başkanı değil, siyaset alanındaki özgeçmişleri oldukça sığ bazı eski bakanlar da var. Diena aday seçimini eleştiriyor:

“Bu kadar çok sayıda 'Brüksel kaçağımız' olması normal mi? Hayır, kesinlikle değil! Ne de olsa Avrupa Parlamentosu, Letonya'da istemediğimiz insanlar için sığınılacak bir liman değil. Partileri tarafından, naif seçmenleri tavlamak amacıyla 'konuk oyuncu' olarak listelere alınan adaylara da aynı kuşkuculukla yaklaşmalıyız. ... Seçmenlerin akılcı değil duygusal karar verdikleri söylenir. Ama burada önemli olan, denge. Bu kez seçimimizi kalbimiz ve aklımızla yapalım.”

Kauppalehti (FI) /

Finlandiya'ya gereken, kendini adamış Avrupa siyasetçileri

Kauppalehti de Finlandiya'nın aday tercihlerini yaratıcılıktan yoksun buluyor ve parti ve siyasilerin Avrupa seçimlerini ciddiye almalarını istiyor:

“AP seçimlerinin yarattığı heyecan Finlandiya'da zaten düşük olduğundan, kimi siyasetçinin çıktığı 'oy avı' özellikle zarar verici olabiliyor. Kısa süre önceki parlamento seçimleriyle görev başına gelen milletvekillerinin on iki tanesi, AB seçimleri için adaylığını koydu. Bunların bazıları olası bir durumda AP koltuğuna oturmayacağını, birisiyse sadece belli koşullarda parlamentoya gireceğini açıkladı. Finlandiya, Avrupa Parlamentosu'ndaki koltukların yüzde ikisinden azına sahip ve Brexit de bunu pek değiştirmeyecek. Bu nedenle her koltuğun, kendini bu işe adamış insanlarca doldurulması elzem. Aynı ilke adayların seçimi için de geçerli olmalı.”

Libération (FR) /

Avrupa'nın ortak noktası yok

Yazar Olivier Guez, Libération'da kendisiyle yapılan bir söyleşide Avrupa'nın eksiklerini değerlendiriyor:

“Bölgesel ve ulusal kültürler var olmasına varlar ama bir uluslarüzeri ve birleşik Avrupa kültüründen söz edilemez. ... Bol bol seyahat eden birisi olarak her ülkenin kendine odaklandığını söyleyebilirim. Hatta tartışmalar ve fikirler bile ulusal düzeyde kalıyor, kültürler birbirlerinden alabildiğine ayrı. Sadece az sayıda yazar tüm kıtada okunuyor. ... Avrupalı bir düşünce biçimi yok! Avrupa kendini tanımlamayı ya beceremedi ya da istemedi. Ortak bir kültürü ya da kimliği olmadığı gibi bir kültürel mirasa da sahip değil. Elbette uluslarüzeri biçimde şekillenmiş, Avrupai bir toplum katmanı var, ancak bu, geniş insan kitlelerine ulaşabilecek ortak bir Avrupa söylemi olmaktan uzak.”

Dagens Nyheter (SE) /

Hasreti çekilen bir gelecek

Dagens Nyheter'e yazan gazeteci Mattias Svensson, Avrupa Parlamentosu arifesinde, 1970'lerde AB fikrini şekillendiren iyimserlik havasını ve özgürlük isteğini özlemle anıyor:

“Avrupa'da hizmetlerin de mal dolaşımının sahip olduğu coğrafi özgürlükten faydalanmasını istiyorum. Çevre dostu ürün ve hizmetlere uygulanan gümrüğü tamamen kaldıracak küresel ticaret anlaşmaları diliyorum. ... Avrupalı vergi mükellefleri, çevre kirliliği yaratan linyit termik santralleri 2025 yılına kadar sübvanse etmek zorunda ama ben, devletin kömürü sübvanse ettiği günlerin tarihe gömülmesini istiyorum. Bugünkünden daha verimli, dinamik ve cazip bir Avrupa'nın özlemini duyuyorum. Dolaşım ve özgürlüklerin geliştirilmesi, işte bu geleceğe yapılan bir yatırımdır.”

Jydske Vestkysten (DK) /

Dikkat edin, kullanışlı aptal olmayın!

Danimarka'da seçmenler pazartesi gününden bu yana oylarını mektupla kullanabiliyor. Jydske Vestkysten bu nedenle internetteki yalan haberlere karşı uyarıyor:

“AB'yle ilişkilerimiz, Danimarka Parlamentosu ile olan ilişkimizden farklı. AB'nin gündelik yaşamımız üzerindeki etkileri büyük olmakla beraber bu konudaki bilgimizin yeterli olduğu söylenemez. AB düşmanları bu zayıflığımızdan faydalanabilir. Sosyal medyada yer alan tüm gelişmeler, ilkesel olarak temkinle tüketilmelidir. Facebook'ta karşımıza çıkan bilgileri "layklamadan', paylaşmadan ve bunlara inanmadan önce artık daha da dikkatli olmalıyız. Yalan haberlerin yaygınlaştırılmasına alet olursak, ülkemiz için niyetleri pek de iyi olmayanlar için kullanışlı birer aptal haline geliriz.”

La Vanguardia (ES) /

Seçmen AB'nin önemini hala tam anlamış değil

Güncel bir araştırmaya göre AB'de yaşayan yaklaşık 100 milyon seçmen, Avrupa seçimlerinde kime oy vereceğini bilmiyor. La Vanguardia, bundan öncelikle siyasi partileri sorumlu tutuyor:

“En önemli sebep, ulusal siyasi partilerin Avrupa politikasına katılımının eksikliği olabilir. Üstelik Brüksel'deki siyasetçilerin sadece günümüze ilişkin düzenlemeleri değil, gelecekte de birlikte yaşamanın koşullarının yaratılması için üstlendikleri görevlerin önemini seçmene aktarmak kolay iş değil. ... Her bir AB üyesinin geleceğine, kıtanın yazgısına giderek daha çok oranda Brüksel karar verecek. Bunu anlatmak siyasi partilerin sorumluluğu.”

Polityka (PL) /

Mussolini'nin torunu sağcı İtalya'yı temsil ediyor

Caio Giulio Cesare Mussolini'nin adaylığı İtalya'da sağdan gelen baskıyı daha da arttırıyor, diyor Polityka:

“Mussolini ailesinden çıkan son siyasetçi, faşizmle birlikte anılmaktan çekinmiyor. 10 Nisan'da Conselve'de yapılması planlanan seçim mitingi, faşist konuların gündeme taşınacağı kuşkusu nedeniyle iptal edildi. Mussolini'nin sahneye çıkması beklenen restoranda, göçmen karşıtı söylemleriyle tanınan ve Kuzey İtalya'da ayrılıkçı hareketi destekleyen neofaşist Veneto Fronte Skinheads grubunun liderleri için yer ayrılmıştı. ... Giderek daha çok kutuplaşan ve azınlıkları dışlayan İtalyan toplumuna hakim ruh hali düşünüldüğünde, Mussolini'nin partisi İtalya Kardeşliği'nin Avrupa Parlamentosu'nda en azından birkaç koltuk alması imkansız değil.”

Politico (BE) /

Parlamentoya daha fazla kadın gerek

German Marshall'ın Brüksel ofisi yöneticisi olan Corinna Horst, Politico sayfalarında, Avrupa Parlamentosu'nda bundan sonra daha fazla kadının yer almasını diliyor:

“Avrupa'da da kadınlar kendileri için önemli olan konuları yüksek sesle ifade etmeli. İnsanın kaygılanmasını gerektirecek çok şey var. Örneğin Brexit'ten kaynaklı belirsizlikler, Avrupa karşıtı sağ popülizmin yükselişi, hala bir yanıt bulunamamış olan göç konusunda ne yapılacağı ya da Avro Bölgesi reformu. ... Gerek tartışmanın tınısını değiştirmek gerekse Avrupa'nın büyük sorunlara yaklaşımını değiştirmek için, başka kadın siyasetçilerin açtığı yoldan ilerleyecek daha fazla kadına ihtiyacımız var. Formül basit aslında: Partiler, daha çok kadın aday gösterin! Kadınlar, sesinizin işitilmesini sağlayın!”

El Mundo (ES) /

AB Parlamentosu'na ıskarta politikacılar gönderilmesin!

AB’nin şu anda her zamankinden çok yetkin milletvekillerine ihtiyacı var, diyor El Mundo ve aday listelerini hazırlayan siyasi partilere sesleniyor:

“Önümüzdeki AB Parlamentosu'nda iki büyük parti ailesi -Halk Partisi ve Sosyalistler- çoğunluk sağlayamayacak. Bu nedenle, Avrupa'nın birleşme sürecinde ilerlemesi ve giderek karmaşıklaşan küresel ortamda bir rol oynamak istiyorsa, tek bir sesle konuşması gereken bir yasama döneminde çok partili anlaşmalar gerekli olacaktır. Uyum sürecinde siyasette akıllı insanlara ihtiyaç duyulan önemli bir süreçteyiz. Bu nedenle büyük İspanyol partilerinin aday listelerini hazırlarken, AB Parlamentosu'nu günümüze ilişkin önemli kararlar alma organı yerine fil mezarlığı olarak görmeleri iyiye işaret değil.”

Azonnali (HU) /

Muhalefet fırsatı kaçırdı

Macar muhalefet partileri, Orbán karşıtlarını seferber etme fırsatını kaçırıyor, diyor çevrimiçi portalı Azonnali:

“Şehirlerdeki ve taşradaki orta sınf oy kullanacak. Ancak Fidesz'in lümpen proletaryasını harekete geçirmek çok zor. Çünkü bunlar, Avrupa seçimlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Muhtemelen Instagram'da veya Facebook'ta hesabı olan ya da haber portalı Index'i okuyan herkes kolayca aktifleştirilebilir. Ve bunlar da Fidesz'i seçmek istemiyorlar. Bu insanları biraz olsun motive etmek gerekiyordu. Belki ortak bir kampanya ile bir birleşme olmayacağı söylenebilir, ancak bu beş partiden birini seçersen, onun şansı var, hangi parti olursa olsun, Viktor Orbán'a karşı oy kullanmış olacaksın denilebilirdi.”

Daily Sabah (TR) /

İslam karşıtları AB'ye sızıyor

Daily Sabah, AB Parlamentosu’nda Avrupa karşıtı ve Müslüman karşıtı güçlerde beklenen artışı endişeyle izliyor:

“AB'nin en yüce demokratik kurumu olduğunu ve Avrupa'nın değerlerini savunmada kutsal bir görev üstlendiğini iddia eden Avrupa Parlamentosu'nun koridorlarında 27 Mayıs 2019'dan sonra sadece daha fazla aşırı sağcı ve aşırı solcu milletvekilleri dolaşmakla kalmayacak. AB vatandaşları için oldukça maliyetli olan Avrupa Parlamentosu'nun tüm kaynakları, AB ve Türkiye'ye doğrudan muhalif olan parlamento üyeleri tarafından kötüye kullanılacaktır. AB vatandaşı olan veya AB'de çalışan Avrupalı Müslüman ve Türklerden alınan vergiler, Müslümanlarla ve Türklerle mücadele etmek için kullanılıyor.”

Göteborgs-Posten (SE) /

Siyah-beyaz karşıtlıkları istemez!

İsveç Sendikalar Konfederasyonu, Avrupa Parlamentosu için hazırladığı bir reklam filminde, Polonyalı AP parlamenteri Korwin-Mikke'yi, kadınlar için daha düşük maaşlar talep ederken gösteriyor. Göteborgs-Posten bu kutuplaştırmanın iyi bir fikir olmadığı görüşünde:

“Avrupa'dan nefret ettiklerini söyleyenler, stratejilerini değiştirdi. AB'yi bir bütün olarak reddetmek yerine şimdi alternatif bir birlik istiyorlar. ... Avrupa'da barışın tehlikede olduğunu iddia etmek, yeni bir kimya ürünleri yönetmeliğine ihtiyaç olduğu ya da antibiyotiğin Avrupa çapında denetimli kullanımı gerektiğini ileri sürmekten daha kolay. ... Bu nedenle Avrupa tartışmasını AB karşıtlığı ve taraftarlığına indirgemek çekici olabilir. ... Karşınızdaki neredeyse parodi sayılabilecek bir tavır sergileyen Korwin-Mikke gibi birisi olduğunda bu yaklaşım harika işler. Ancak bu seçimlerde aday olan 'Avrupa düşmanları'na karşı pek de uygun değildir.”

Haniotika Nea (GR) /

Avrupa Yunanlara çok uzak

Haniotika Nea, Avrupa seçimlerinin Yunanistan kamuoyunda gördüğü muamele karşısında öfkeli:

“Bizim ülkemiz hep böyleydi. AB'ye katılımın ardından (1981) Avrupa seçimleri hep, Avrupa'nın kendisinden çok bizim kendi iç işlerimiz ile ilgili olageldi. Kimse bizi, Avrupa dediğimiz oluşum ve günümüzde orada olanlar hakkında bilgilendirmiyor. Avrupa seçimlerinden söz etsek de Avrupa'yı uzaklarda, sadece Almanları, Fransızları ve İtalyanları ilgilendiren, ama ortalama Yunan vatandaşıyla ilgisi olmayan bir şey olarak değerlendiriyoruz. Yunan siyasetinin paradokslarından biri bu: Avrupa seçimleri kapıda ama siyasetçiler hala eski skandallar, yolsuzluklar, girift yapılar ve adaylarla ilgili sadece . ... Onların gözünde mesele, Avrupa seçimlerinin özüyle, yani savaş sonrası dünyanın en önemli başarısı olan büyük ailenin geleneğiyle ilgili değil.”

Le Monde (FR) /

AB göç politikasına el atmalı

Le Monde, göç politikasının seçim kampanyasında önemli bir rol oynaması gerektiğini düşünüyor:

“Bu hassas konuda her şeyin çığrından çıkması tehlikesi halen sürüyor. Bunun son örneği, 2018 sonunda Avrupa'da -BM'in desteklediği, popülistlerinse var güçleriyle karşı çıktığı- 'Güvenli, Düzenli ve Kurallı Göç için Küresel Pakt'a katılma konusunda çıkan kavga oldu. Brüksel hala ortak bir göç politikası, hatta bir sığınmacı politikası bile geliştirebilmiş değil. Seçim propagandası ne şekilde yürütülürse yürütülsün, göç sorunu AB üyesi ülkelerdeki hükümetlerin en önemli önceliği olmaya devam edecek. Çünkü bu ülkeler son yıllarda, ulusal bazda çözülemeyecek bu soruna ortak bir yaklaşım sergilemekte yeterli dayanışma içinde olamadıklarını gösterdiler. Bunu unutmak, aşırı sağcıların eline koz vermek anlamına gelir.”