İsrail-İran: Trump'ın sert sözleri sonrası ateşkes sağlandı

İsrail ve İran, salı gününden beri Donald Trump’ın duyurduğu ateşkese riayet ediyor. Gelişme öncesinde günler süren yoğun füze saldırıları yaşanmış ve ABD Başkanı her iki ülkenin liderliğine pek görülmemiş sertlikte eleştiriler yöneltmişti. Avrupa basını, Washington’ın güç gösterisini ve bundan sonra atılması gereken adımları yorumluyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Visão (PT) /

Bir buçuk canavar dizginlendi

Visão, İran savaşının ABD Başkanı Donald Trump sayesinde kısa sürede sona erdiğini yazıyor:

“Tıpkı Hizbullah meselesinde olduğu gibi, üst düzey komutanların peşi sıra öldürülmesi [İran’da] en büyük kâbusu tetikledi: İsrail ve ABD, herkesin nerede olduğunu tam olarak biliyordu. Herkeste korku yaratmaya dayanan bir rejim açısından bu katlanılamayacak bir zaaftı. Zayıf, güvensiz ve yenilmiş haldeki İran, askeri çatışmayı sonlandırdı. Bir daha denemeye kalkmaya da ne gücü var ne inandırıcılığı. … Trump imkânsız görüneni başararak iki canavarı ya da en azından bir buçuğunu yatıştırabildi - ateşkesin sağlanması apaçık kendisi ve İsrail hükümeti ile başbakanı üzerindeki etkisi sayesinde mümkün oldu.”

Kronen Zeitung (AT) /

Trump'ın başarısı Amerikalılara pahalıya mal olabilir

Kronen Zeitung, Amerikan demokrasisinin artık daha da büyük bir tehdit altına girebileceği uyarısında bulunuyor:

“Donald Trump gücünün zirvesinde. … On yıllardır savaş kaybetmeye mahkûm edilmiş Amerikan ordusuna ve ulusa özgüvenini yeniden kazandırdı. Bu başarı da iç politikada onu anayasayı ihlal etmekle suçlayanların eleştirilerine karşı Trump’a bağışıklık kazandırıyor. Muazzam zaferler kazanmış bu büyük komutan, demokrasi için daha da büyük bir tehdit teşkil ediyor. Çünkü bu rolü Netanyahu ile paylaşıyor.”

Postimees (EE) /

Arap ülkeleri yeni bir yön belirler mi?

İran korkusu, son yıllarda bazı Arap ülkelerini İsrail’le barış anlaşması yapma arayışına yöneltti. Postimees editörü Erkki Bahovski, bu yaklaşımın artık geçerliliğini yitirip yitirmediğini irdeliyor:

“Şimdi doğal olarak şu soru gündeme geliyor: Eğer Ayetullah rejimi İsrail ve ABD'nin saldırıları sonucunda zayıfladıysa, Arap ülkeleri açısından İsrail'e yakınlaşmak hâlâ mantıklı mı? Bilge kişiler, aceleci sonuçlara varmazlar. ... İsrail ve ABD’nin bombardımanları İran’ın nükleer tesislerinin bir kısmında açıkça hasara yol açmış olsa da, çatışmanın kısa sürmesi İran’da bir iktidar değişikliğinin yaşanmayacağına işaret ediyor.”

France Inter (FR) /

Savaş ve barışın karar vericisi

France Inter köşe yazarı Pierre Haski, Trump'ın tutumu dünya düzeni hakkında endişe uyandırıyor, diyor:

Donald Trump, seleflerinden farklı şekilde İran’a karşı mümkün olan en sert gücü kullandığını ve çatışma sonunda adil ve cömert davrandığını sonsuza dek övünerek anlatabilir. Bu durumun siyasi getirisi ortada. … Dahası Trump, artık dünyada savaş ve barışa dair kararları bizzat kendisinin alacağını açıkça ortaya koymuş oldu. Bu şüphesiz küresel düzen açısından iyi bir haber değil - şu an için ancak bu savaşın sona ermesine sevinebilsek bile.”

Večernji list (HR) /

Hem aptal hem dahi

Večernji list'e göre Trump'ı bir kalıba sokmak o kadar kolay değil:

“Trump’ın pek çok adımında, yaptığı eylemlerin sonuçlarını kavramakta ciddi bir yetersizlik ya da basit bir ifadeyle aptallık göze çarpıyor. Ancak aynı zamanda içinde bir parça deha barındıran -ya da en azından bazı somut sonuçlar doğuran- hamleler de söz konusu. … Aptallık, zira Ortadoğu gibi hassas bir bölgede kapsamlı stratejisi olmadan böylesine riskli bir adıma kalkışıyor. … Dahilik, zira İran’ın on yıllardır süregelen nükleer programı kaynaklı tehdidi belki de Gordion düğümünü çözer gibi kesip atmış olabilir. … Belki de bu sorunu, diplomatik yolların sunabileceğinden daha hızlı ve etkili bir biçimde ortadan kaldırmıştır.”

De Volkskrant (NL) /

Müzakereler hızla başlamalı

De Volkskrant, siyasi çözümler olmaksızın askeri başarılarla bir yere varılamayacağı uyarısında bulunuyor:

“Dolayısıyla, İran’ın nükleer programına ilişkin diplomatik müzakereler hızla yeniden başlatılmalı. Nükleer programını sınırlamak için İran’ın zayıflamasından faydalanılmalı. Bu süreçte liderliği de Amerikalılar üstlenmeli. Çünkü İran ve İsrail üzerinde gerçekten baskı kurabilecek yegâne ülke onlar. Donald Trump maalesef bugüne kadar öngörülemez ve güvenilemez bir müzakere ortağı olduğunu gösterdi. İsrail’in saldırılarıyla birlikte Fordo’nun bombalanması bir şey, ama dünyayı daha güvenli kılacak siyasi bir çözüm bulmak bambaşka bir şey.”

Tages-Anzeiger (CH) /

Köklü bir değişiklik olması muhtemel

Tages-Anzeiger, İran’da kimlerin iktidarı ele geçirebileceğine dair bir tahminde bulunuyor:

“İran İslam Cumhuriyeti Esad rejimi gibi uyduruk bir dev değil belki, ancak iktidarın ayakta kalmasından sorumlu olan Devrim Muhafızları bu yolun sürdürülemez olduğunu elbet fark edecektir. Hazırlık yapacaklardır. Bu askeri yapı, din adamlarıyla birlikte iktidarın en önemli bloklarından birini oluşturuyor. Mollaları resmen ya da zımnen yönetimden uzaklaştırabilirler. Ülke askeri diktatörlüğe, yeni bir otokrasiye dönüşebilir. … İran’da bir şeylerin değişme ihtimali, savaşla birlikte daha da arttı. Bu da içeriden bir tür darbeyle veya günün birinde devrimle olabilir.”

Rzeczpospolita (PL) /

Rejimi devirmek üzerine düşünmeli

Rzeczpospolita şöyle yazıyor:

“Kalıcı bir barışın sağlanmasının tek yolu, İran’daki teokratik rejimin devrilmesinden geçiyor olabilir. George H.W. Bush, 1991’deki başarılı 'Çöl Fırtınası' harekâtı ve Kuveyt’in kurtarılmasının ardından benzer bir kararsızlık yaşamıştı. Bush, o dönemde daha ileri gitmeyerek Saddam Hüseyin’i devirmemeyi tercih etti. Ancak bu karar, ABD'yi on iki yıl sonra Irak’a yeniden girmeye zorladı ve süreç bir yenilgiyle sonuçlandı. Trump’ın da bu tarihsel dersi aklından geçirmiş olması muhtemel.”

Jutarnji list (HR) /

AB yine sadece izlemekle yetiniyor

Jutarnji list, AB’nin gidişat üzerinde neredeyse hiç etkisi olmamasından yakınıyor:

“Avrupa Birliği’nde düpedüz onarılamaz bazı şeyler var - en azından mevcut oluşum içerisinde. … Bir kriz başlayıp bitebiliyor, ama AB’de verilecek tepki üzerinde anlaşmak sürecin çok gerisinde kalabiliyor. … Ortadoğu, Amerika’dan uzak ve Avrupa’ya daha yakın bir bölge. Bu yüzden Avrupa, her halükârda buradaki çatışma ve gerilimlerin sonuçlarından kesinlikle daha fazla etkileniyor. Ancak AB, şimdiye değin yalnızca diplomatik ve siyasi beceriksizlikler sergilemekle yetindiği bu bölgede daha fazla söz sahibi olmak istiyorsa, bu tutumunu değiştirmek zorunda.”