Trump Rusya yaptırımları için NATO'ya şart koştu
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin yeni yaptırımlar uygulamasının şartı olarak NATO üyelerinden Rusya üzerindeki ekonomik baskıyı artırmalarını istedi. Trump kendi Truth Social platformunda yaptığı açıklamada, tüm müttefiklerin Rusya’dan petrol almaya son vermesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, NATO ülkelerinin hep birlikte Çin’e yüksek gümrük vergileri getirmesini de önerdi. Peki Trump bu taleplerinde haklı mı?
Sonraki mektubu bekleyelim
Rzeczpospolita, Trump’ın yeni planından bir şey çıkacağına inanmıyor:
“Önceki gümrük vergisi, yaptırım ya da Çin gibi Putin’den petrol ve doğalgaz alarak Rus savaş makinesini destekleyen ülkelere yönelik ikincil yaptırım tehditleri de sonuç vermemişti. Rusya ve Çin’e büyük ekonomik darbeler vurmaya bütün NATO ülkelerinin hazır olması beklenemez. Çin meselesinde ise çoğunluğun desteğinin alınabileceği bile şüpheli. Peki bundan sonra ne olacak? Trump’ın sonraki mektubunu beklemek zorundayız. Bu süreçte de diğer hevesli ve Rus tehdidi altındaki ülkelerle birlikte savunma becerilerimizi güçlendirmeliyiz.”
Moskova'ya baskı istenmiyor
Blog yazarı ve finansal analist Serhiy Fursa, Censor.net'in alıntıladığı bir Facebook gönderisinde ABD Başkanı'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlardan kesin şekilde uzaklaştığını öne sürüyor:
“Trump aslında AB’ye şunu söylüyor: 'Ya benim Çin’e karşı yürüttüğüm ticaret savaşına katılırsınız ya da Rusya’ya baskı uygulamak için masaya oturmam.' Elbette AB, kendi ekonomisini riske atarak Çin karşısında kaybetmiş olan Trump’ın itibarını korumayı kabul etmeyecektir. Ancak Çin’in hiçbir taviz vermeyeceği düşünüldüğünde, bu yaklaşım Rusya üzerinde de baskı yaratmayacaktır. ... Dahası: Trump’ın sözünün güvenilirliği hayli sınırlı; AB -ki bu halihazırda pek gerçekçi görünmemekte- onun koşullarını kabul etse dahi, Putin'le mevcut yakınlığı her an yeni taleplere yol açabilir.”
ABD Başkanı daha ne tür bir uyarıya ihtiyaç duyuyor?
Reflex, Trump'ın Kremlin lideri Putin'in niyetini ne zaman anlayacağını merak ediyor:
“Trump’ın temkinli açıklamaları, Putin diktatörlüğünün saldırgan stratejisini hâlâ kavrayamadığını ve bunu görmezden gelmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Bu durum kendi barış girişimlerinin başarısızlığını daha da görünür kılıyor. Paradoksal şekilde, Alaska’dakine benzer kimi aşağılayıcı manevralara rağmen bu girişimler ateşkese yol açmadı; aksine Rusya’nın taleplerinin artmasına ve askeri operasyonlarının yoğunlaşmasına neden oldu. Dahası, bu kez NATO üyesi bir ülkenin topraklarında. Polonya’ya yönelik İHA saldırısı, ABD Başkanı için de bir uyarı niteliği taşımalı.”
Askeri ittifak içeriden zayıfladı
Público, Beyaz Saray'ın şefi NATO için sorun haline geliyor, yorumunda bulunuyor:
“NATO hâlâ dünyanın en güçlü askeri ittifakı. Ancak asıl mesele, ABD'nin kolektif savunmanın temeli olan ve aynı zamanda en güçlü caydırıcılığı sağlayan 5. maddeye bağlı kalıp kalmayacağı. Bugün NATO’nun en büyük sorunu Donald Trump’tır. Zira o -Avrupa’da ve Asya’da- demokrasileri otoriter rejimlere karşı korumak amacıyla, uluslararası hukuk gözetilerek inşa edilen kalıcı ittifak anlayışını ciddiye almıyor.”
Avrupa daha az konuşup daha çok şey yapmalı
Tages-Anzeiger, Trump’ın hayli hassas bir noktaya değindiği kanısında:
“Avrupa, Rus tehdidinin ne kadar büyük ve tarihi önemde olduğunu, kendi güvenliğinin bu savaşın sonucuna ne kadar bağlı bulunduğunu sıklıkla dile getiriyor. Ancak yine de Avrupa her yıl milyarlarca avro değerinde Rus petrolü, doğalgazı ve başka mallar satın alarak Kremlin’in savaş kasasını doldurmayı sürdürüyor. Pekin yönetiminin Rusya’yı var gücüyle desteklemesine ve Brüksel’de savaşı bitirmekle ilgilenmediğini alenen ilan etmesine rağmen, Avrupa’nın Çin’e uyguladığı yaptırımlar hâlâ gülünç ve dostane sıfatlarıyla tanımlanabilecek seviyede. … Hal böyleyken, Trump da bu denli büyük bir tehlikenin söz konusu olduğu iddia edilirken halen yarım yamalak tedbirler alındığı eleştirisinde bulunuyor.”