Trump'ın ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci görev döneminin başından itibaren ona göre yalan haberler yayınlayan veya kendisine karşı önyargılı haberler yapan gazetecilere ve medyaya karşı harekete geçti. Kısa bir süre önce bir mahkeme, Trump’ın New York Times’a karşı açtığı davayı reddetti. Trump, ABC ve NBC televizyon kanallarına yayın lisanslarını ellerinden alma tehdidinde bulundu. Yorumcular, bu politikanın muhtemel sonuçlarını irdeliyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Respekt (CZ) /

Linç kültürünün zirvesi

Respekt, Trump medyada kendisini eleştirenlerin siyasi baskılarla susturulmasından duyduğu memnuniyeti gizlemiyor, diyor:

“Hatta iptal edilmesini istediği diğer programları da tek tek sıralıyor. ... 'Benim yalnızca kötü reklamımı yapıyorlar. ... Bence lisansları iptal edilmeli.' Bu, inanılmaz bir açıklama. ABD Başkanı, devletin düzenleyici kurumundan, kendisini eleştiren kanalların lisanslarını iptal etmesini talep ediyor. Bu, ifade özgürlüğüne doğrudan bir saldırı - despotik yönetimlerde görülen linç kültürünün zirvesi. Ne kadar ironik ki kısa süre önce Başkan Yardımcısı JD Vance, nefret söyleminin peşinden gittiği için Avrupa’yı totalitarizme yönelmekle suçlamıştı. Kelimesi kelimesine 'korkarım ifade özgürlüğü tüm Avrupa’da geriliyor,' demişti.”

News.bg (BG) /

Solcuları taklit etmeyin

News.bg köşe yazarı Dimitar Petrov, tehlikeli bir misillemeye dikkat çekiyor:

“Trump’ın büyük sosyal ağlardan dışlandığı zamanları hepimiz iyi hatırlıyoruz. MAGA hareketi, Demokratların kısa süre öncesine kadar kendilerine reva gördüğünü şimdi rakiplerine yapmanın cazibesine kapılıyor. Peki doğrusu bu mu? … MAGA da aynı yoldan gitmeyi seçerse, ifade özgürlüğü ihlalleri ve kısıtlamaların iktidarda kimin olduğuna bağlı olarak uygulanması meşrulaştırılmış olur. Bu hususta sağcı ve muhafazakâr çevreler şu soruya bir yanıt aramalı: Mücadele ettiğimiz ve sürekli dalgasını geçtiğimiz insanlar gibi mi olmak istiyoruz?”

Denník Postoj (SK) /

Herkesin ifade özgürlüğü vardır

Denník Postoj doğrudan muhafazakâr okur kitlesine sesleniyor:

“Muhafazakârlar olarak, ilerici kesimlerin ifade özgürlüğünü ilkelere bağlı kalarak savunma ve kötüye kullanmama çağrılarını küçümsememeliyiz. ... Gücün yozlaştırma ihtimali vardır; bu yüzden her politikacı ifade özgürlüğü için potansiyel bir tehdit oluşturur. Hatta sevdiğimiz kişiler dahi yozlaşabilir. ... İfade özgürlüğüne bağlılığınız, katıldığınız düşünceleri tolere edip etmediğinizle ölçülmez. Asıl bağlılık, yanlış, mantıksız, zararlı, nefret dolu, rahatsız edici veya hatta skandal şeklinde nitelendirdiğiniz fikirlerin ifade edilmesine tahammül gösterebilmenizle ölçülür.”

Cumhuriyet (TR) /

"Post truth" kavramından sansüre

Cumhuriyet, ABD'de gerçeğin uzun süredir saldırı altında olduğunu yazıyor:

“ABD demokrasisinin çürümesi gerçekte Trump’la başlamadı. İfade özgürlükleri ilk büyük darbeyi 11 Eylül’de almıştı. CNN bile, çok izlendiği o en iddialı döneminde, Saddam’ın var olmayan kitle imha silahları üzerine uzun uzadıya yayınlar yapmıştı. ... Belirleyici dönemeç 2016’da Trump’ın ilk döneminde geldi. Beyaz Saray’a ayak bastığı anda Trump, 'post truth' ve 'alternatif gerçekler' gibi oksimoron kavramlarla gerçeğe savaş açtı ve de sosyal medya sayesinde doludizgin, yeni bir propaganda çağı başlattı. Bugün ulaşılan noktada artık 'alternatif gerçekler' falan da değil, hoşlanılmayan hiçbir 'gerçek' istenmiyor.”