COP30: İklim değişikliği hâlâ önlenebilir mi?

Brezilya’nın Belém kentinde pazartesi günü başlayan COP30 Dünya İklim Konferansı’nda iklim koruma hedefleri müzakere ediliyor. BM Genel Sekreteri António Guterres, etkinlik öncesinde her ek ondalık derece daha çok küresel ısınma, daha fazla açlık, daha fazla yerinden edilme ve daha büyük kayıplar anlamına geldiğinden iklim değişikliğine karşı daha güçlü önlemler alınması çağrısında bulunmuştu. Yorumcular, ABD, Çin ve Küresel Güney’in değişen rollerine ışık tutuyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Helsingin Sanomat (FI) /

Pekin Washington'ın yerini rahatlıkla alabilir

Helsingin Sanomat’a göre, ABD’nin katılmaması Çin’e yarıyor:

“Trump’ın Belém’de bulunmayıp tüm dikkatleri üzerine çekmemesi bir avantaj olarak dahi görülebilir. Bunun yerine, iklim politikalarında karar verici aktör olarak Çin öne çıkıyor; üstelik Çin’in ekonomik çıkarları giderek iklim hedefleriyle daha uyumlu hale geliyor. ... Brezilya’daki iklim konferansında, iddialı hedeflerle gerçekçilik arasında daha dengeli bir yaklaşım talep ediliyor. Kararlar, ABD olmadan da alınabilmeli. Bu durum Çin’in işine geliyor; zira Çin yalnızca sera gazı emisyonlarında değil, yeşil dönüşümde de lider konumda. Üstelik Çin’in teknolojileri ve yatırımları, iklim değişikliğinin en yıkıcı etkilerini yaşayabilecek durumdaki gelişmekte olan ülkeler üzerinde özellikle belirleyici oluyor.”

Le Monde (FR) /

Küresel Güney ayakta kalıyor

Le Monde şu gözlemde bulunuyor:

“‘Güney ülkeleri’ ekseriyetle, iklim değişikliği ve bunun nedenleri konusunda bilimin bulguları ışığında rasyonel bir yaklaşım benimsiyorlar. Donald Trump’ın kısa vadeli dogmatizminin aksine, iklim değişikliğinin sebep olduğu zorluklarla başa çıkmak için verilmesi gereken tepkilerde pragmatizm sergiliyorlar. … Çin’in [yenilenebilir enerji alanındaki] gücü, Kuzey’in ve özellikle de otomotiv sektörü başta gelmek üzere ABD ile Avrupa’nın sanayileri açısından yıkıcı olsa da, ‘Güney’ ülkelerinde böyle bir tartışma söz konusu değil. Yeni bir dönemin başladığının sembolü olarak, [Çinli] BYD şirketi Brezilya’daki tesisini bir vakitler ABD’li efsanevi otomobil üreticisi Ford’un fabrikasının bulunduğu yerde açtı.”

Le Temps (CH) /

Sıkıntıdaki yurttaşlara daha fazla empati gösterin

Le Temps, Avrupa’nın iklim politikasında neden hırslı Çin’in gerisinde kaldığını şöyle açıklıyor:

“Bu gelişme, demokrasilerimizin olağanüstü durumlar karşısında sergilediği zayıflığı da açığa çıkarıyor. Yanlış bilgilere açık durumdalar, ama aynı zamanda (hatta özellikle de) kendilerinden beklenen çabalar yüzünden zor durumda kalan (Sarı Yelekliler hareketi bunu açıkça gösterdi) yurttaşların öfkesini dikkate almak zorundalar. Dolayısıyla, Batılı siyasal sistemlerimizin daha hassas olmayı öğrenmesi gerekiyor: Birilerinin sorumluluklarını dikkate alırken, diğerlerinin zorluklarını unutmamalılar; kamu yararını uzun vadeli bir hedef olarak gözetirken, kısa vadeli korkulara da yanıt vermeliler.”

Sabah (TR) /

Tarım en büyük zorluk

Sabah, odak noktasının farklı bir tarım politikasına kaydırılması gerektiği kanaatinde:

“Karbon salımını azaltmadaki başarı(sızlığı)mıza bakılırsa inovasyonun özellikle yeşiline ihtiyacımız var. ... Geldiğimiz noktada özellikle tarımda meseleyi çözmek o kadar kolay değil. Elbirliği ile uzun zamandır süregelen yanlış politikalar dünyada tarım ve gıdada aşılması zor sorunlara yol açtı. İklim felaketlerinin yol açtığı öngörülemez belirsizlikler de eklenince işler daha da karmaşıklaştı.”

La Tribune (FR) /

Uzun vadeli bir süreç

La Tribune, bu COP’un da iklim krizini bir gecede çözemeyeceği konusunda uyarıyor:

“Zirvenin her yıl yarattığı hayal kırıklığı, uyandırdığı umutlar kadar abartılı. Kimse New York’ta düzenlenen BM Genel Kurulu’nun dünyadaki tüm çatışmaları çözebileceğine inanmıyor. Ancak COP söz konusu olduğunda, pek çokları tüm gezegenin fosil yakıtlardan vazgeçeceği tek bir büyük zirve düşleri kuruyor. … Bu bir yanılsama. … İdealistlerin umduğu gibi, bir gecede gerçekleşecek büyük bir iklim devrimi hiçbir zaman olmayacak. … Yine de neyse ki, bu COP iklimi kurtarmak için son şansımız değil. Önümüzde hiçbir zaman tamamlanmayacak ve bugünün tüm iklim şüphecilerinin ömrünü aşacak bir süreç var.”

Politiken (DK) /

Kutlanacak şeyler de var

Politiken, COP30 öncesinde AB’nin iklim hedefleri konusunda vardığı uzlaşıyı umut verici buluyor:

“Evet, 2040’a kadar katedilecek uzun bir yol var. Ancak AB ülkeleri bir kez taahhütte bulunduktan sonra, önümüzdeki dönemde bu uğurda çok miktarda kamu kaynağı ve özel yatırım akıtılacak. Bu da iklim politikalarının geri çekilmesini zorlaştıracak - sağa kayış sürse ve dört yıl içinde Brüksel’de daha az çevreci bir Komisyon yönetime gelse bile. İklim değişikliğiyle mücadele bir maraton, sprint değil. Dolayısıyla, AB’nin uzun vadeli hedeflerine bağlı kalması kutlamaya değer bir gelişme. Elbette çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor, ama her ne kadar kulağa yetersiz ve acı gelse de küresel iklim mücadelesine AB dışında başka bir gücün öncülük edebileceğini düşünmesi zor.”

Trouw (NL) /

Sonucu belirsiz

Trouw, COP’un ne sonuçlar doğuracağını öngörmenin zor olduğu görüşünde:

“İlerlemeyi engelleyen unsur, örneğin ABD Başkanı Trump’ın bencillikle yoğrulmuş politikalarında da görüldüğü gibi, giderek artan şovenizm. Trump Belém’de bulunmayacak olsa da, onun petrol, doğalgaz ve kömüre merakı ve bu kaynakların yeniden canlanmasına öncülük etmesi, fosil yakıtlara büyük ilgi duyan ülkelerin tutumuna olumlu yansımayacaktır. Öte yandan Trump, yeşil bir karşı hareketin doğmasına da zemin hazırlayabilir. Brezilya’da iki hafta sürecek COP30’tan ne sonuç çıkacağı belirsiz. … Gerçek şu ki, her yıl görüldüğü üzere BM iklim konferanslarının kendine özgü bir gündemi ve diplomasi dinamiği oluyor.”

El País (ES) /

Geçmişteki atalet radikal tebirleri zorunlu kılıyor

Beş genç bilim insanı, El País’te İspanya’ya fosil yakıt çağını sona erdirme sürecini hızlandırma çağrısında bulunuyor:

“İspanya’da kamuoyu büyük ölçüde [değişen iklim koşullarına] uyum konusuna odaklanmış durumda. … Ancak kanamayı durdurmadan yarayı iyileştirmek mümkün değil: Fosil yakıtlardan vazgeçilmedikçe, uyum çabaları da anlamını yitiriyor. … Yaklaşan COP30 zirvesinde İspanya, fosil yakıtların yayılmasını önleme anlaşmasına katılmalı ve iklim korumada öncü ülkeler arasına girmeli. … Son on yıllarda sergilenen atalet şimdi bizi radikal tedbirler almaya zorluyor. Bunun alternatifi ise, iklim apartheidını derinleştirecek bir distopya: Az sayıda insanın kazandığı, tüm dünyadaki çoğunluğun ise iklim cehenneminde yandığı.”

Le Quotidien (LU) /

Krizler ve çatışmalardan müteşekkil bir kokteyl

Le Quotidien, iklim koruma hedeflerine ulaşılamamasının yol açacağı yıkıcı sonuçlara karşı uyarıyor:

“Evet, başarısız olduk. Şimdilik hayatlarımızda pek farklılık hissetmiyoruz. Ancak iklim değişikliği, birkaç on yıl içinde bizim ılıman bölgelerimizi de etkileyecek, bu kesin. Dünyanın öbür ucundaki milyonlarca insanın kuraklıklar, gıda kıtlığı ya da bitmek bilmeyen sel felaketleri yüzünden artık yaşanamaz hale gelen bölgelerde oturmaya devam etmesi ise neredeyse mümkün olmayacak. İnsani krizler ve göç dalgaları, yüzyılımıza damgasını vuracak. Dolayısıyla, kaynaklara erişim konusunda da yeni çatışmalar yaşanabilir. Hepimiz bunları çok yakından deneyimleyeceğiz.”

Avvenire (IT) /

Önemli olan fosil yakıtları bırakmak

Umudu yitirmeyelim, diyor Avvenire:

“Savaşların sürmesi, silahlara yapılan yatırımların büyümesi ve giderek artan enerji talebi, ekolojik dönüşümü -söylemler bir yana- pek çok ülkenin öncelik listesinin sonlarına itti. Bu yalnızca -Donald Trump’ın isteğiyle- Paris Anlaşması’ndan çekilmek isteyen ve Belém’de yokluğuyla dikkat çeken Washington için de geçerli değil. … Dolayısıyla, BM Genel Sekreteri António Guterres’in COP’u şu tespitle açması şaşırtıcı değil: Paris Anlaşması’nın en büyük hedefi olan küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlama çabaları ‘dünya genelinde başarısızlığa uğradı’. … Ancak henüz her şey bitmiş değil: Dünya, tedbirleri hızlandırarak zararı en aza indirebilir - işe de fosil yakıt kullanımını aşamalı olarak bırakarak başlayabilir.”

Kauppalehti (FI) /

On yılda çok şey yaşandı

Kauppalehti, birbirini tamamlayan pek çok başarının elde edilmesini umuyor:

“Paris Anlaşması’ndaki 1,5 derece hedefi hâlâ uzak görünüyor, ancak son on yılda çok şey de değişti. Enerji sektöründe büyük bir dönüşüm yaşanıyor ve Finlandiya’daki şirketler, kendi işlerine de fayda sağlayacağını düşündükleri için emisyonlarını azaltmaya yatırım yaptılar. Önümüzdeki haftalarda yapılacak iklim müzakerelerinde, bu yapbozun kalan parçalarının da yerine oturması gerekiyor.”

Les Echos (FR) /

İlerlemeye odaklanmalı

Dünya İklim Konseyi’nden François Gemenne, Les Echos’ta COP zirvesinin sonuç bildirgesine fazla önem atfetmeme tavsiyesinde bulunuyor:

“Her COP’tan köklü bir rota değişikliği beklemeyi bırakıp daha ziyade merkezi müzakerelerin dışında olup biten ve genelde büyük gürültü koparılmadan gerçekleşen gelişmelere odaklanırsak, umut etmek için daha çok neden bulabiliriz. Çünkü kurulan koalisyonlar, yapılan ortaklıklar ve finanse edilen projeler, sonuç bildirgesinden çok daha somut sonuçlar doğuruyor ve geleceğin ekonomisine şekil veriyor.”