Starmer hükümeti iltica kurallarını sıkılaştırıyor
Büyük Britanya hükümeti, Danimarka modelini örnek alan daha katı bir iltica politikası ilan etti. İçişleri Bakanı Shabana Mahmood sığınmacı statüsünün süresini iki buçuk yıla düşürmeyi planlarken, ülkeleri güvenli kabul edilir edilmez sığınmacıların geri dönmeleri gerekecek. Ayrıca, geçim yardımları da kısıtlanacak. Peki İşçi Partisi’ni bu reformu uygulamaya iten nedenler neler?
Gündemi belirleyen Farage
Taz sağa kayıştan endişeli:
“İşçi Partisi Reform UK’i zayıflatmayı başarsa bile sağ popülistler Büyük Britanya’ya bir kez daha siyasi değişiklikler dayatmış olacak - üstelik iktidara gelmeden. Farage, benzer bir hamleyi bundan önceki partisi Brexit yanlısı UKIP ile de gerçekleştirmiş ve Büyük Britanya’nın gerçekten AB’den ayrılmasını sağlamıştı. Farage yakında önemini yitirip siyaset sahnesinden silinse de politikası kalacak ve şimdiden İşçi Partisi içinde kök salmış durumda.”
Büyük Britanya Danimarka değil
De Standaard, Danimarka modelinin diğer ülkelere ne ölçüde uygulanabileceğini irdeliyor:
“Bu önlemlerin ne kadar caydırıcı olacağını zaman gösterecek. Büyük Britanya çokkültürlü yapısı, dili ve İngiliz Milletler Topluluğu'yla tarihsel bağları nedeniyle göçmenler için her zaman bir cazibe merkezi olmuştur. Danimarka ile arasındaki büyük fark bu. Büyük Britanya’nın deneyimleri kuşkusuz Avrupa’nın geri kalanı tarafından büyük ilgiyle izlenecektir. Mahmood’un girişimi başarılı olursa, ‘Danimarka modeli’ Avrupa siyasetinde önemli bir konu haline gelebilir.”
Aşırı sağcıların rüzgârı kesilmeli
Le Quotidien, Avrupa'nın siyasi bir dönüm noktasında bulunduğunu belirtiyor:
“Birleşik Krallık bu konuda tek başına değil. Almanya’da Şansölye Merz de birkaç adım daha ileri giderek göçmen kabulünü zorlaştırma kararı aldı. Fransa’da kapsamlı hazırlıklar çoktan başlamış durumda ve Lüksemburg da kabul politikasını sıkılaştırıyor. … Hem çevremizdeki hem de daha uzaktaki ülkelerde ‘klasik’ iktidar partileri, aşırı uçlar tarafından geride bırakılmadan harekete geçmek istiyor. Halkın sabrının tükendiği görülüyor. … Kıtanın genelinde sağa kayış var. Asıl soru şu: Bu kayış ne kadar ileri gidecek?”
Yabancı düşmanlığı körükleniyor
The Independent olası sonuçları değerlendiriyor:
“İnsanların Birleşik Krallık’a gelmelerinin başlıca nedenleri İngilizce dili, ailevi bağlar ve diğer Avrupa ülkelerinin ekseriyetine kıyasla görece düşük düzeydeki ırkçılık. Bu sonuncuyla gurur duymalı ve aksi istikamette bir gelişme yaşanması riskini almaktansa bunun daha da iyileştirilmesi için çaba göstermeliyiz. Mahmood’un aldığı tedbirler, küçük botlarla Manş Denizi üzerinden yapılan tehlikeli geçişleri durdurmayı sağlayacak olsaydı, memnuniyetle karşılanabilirdi. Ancak bunların kayda değer bir caydırıcı etki yaratacağına inanmıyoruz. Bunun yerine, genel bir göçmen karşıtı atmosferin daha da kızışması tehlikesi doğacaktır.”
Çatışmalar görmezden gelinemez
Berlingske, göçün topluma büyük zorluklar yüklediğini hatırlatıyor:
“Göçün, özellikle de Müslüman ülkelerden gelen göçün sosyal hizmetler açısından yüksek maliyetlere neden olduğunu ve suç, paralel toplumlar ya da değer çatışmaları gibi ciddi sorunlara yol açtığını göz ardı etmeyen, sorumluluk sahibi siyasetçilere ihtiyacımız var. Siyasetçilerimiz, sığınma ve aile birleşimi gibi bireysel hakları koruma isteği ile toplumun bütünlüğünü güvenceye alma amacı arasında çatışmalar doğduğunu kabul etmeliler. Zamanımızın en büyük değer çatışması işte tam da bu ikilemde yaşanıyor. Ne sorunlar ne de ikilemler bu konudaki tartışmayı bastırmaya çalışmakla ortadan kaybolacaktır.”