Boris Johnson bir yıldır başbakan

Boris Johnson, Theresa May'in istifasının ardından 24 Temmuz 2019'da başbakan oldu. O günden bu yana ülkesini AB'den ayırdı ve bir seçimi de başarıyla atlattı. Ama Brexit sonrası ticaret ilişkileriyle ilgili müzakereler ve İskoçya'nın bağımsızlık talepleriyle mücadele devam ediyor. Bunlara 2020'de pandemi ve son olarak Çin'le yaşanan can sıkıcı olaylar da eklendi. Johnson iyi mücadele etti mi?

Tüm alıntıları göster/kapat
Corriere della Sera (IT) /

Çılgın bir eğlence treni

Corriere della Sera'nın Londra muhabiri Luigi Ippolito, Johnson'un görevdeki ilk yılının nasıl geçeceğini hayal gücü çok kuvvetli olanlar bile tahmin edemezdi, diyor:

“Bir sinemacı bu yılı senaryo olarak koysaydı ortaya, adamakıllı azarlanırdı herhalde: İlk yılında parlamentoyu askıya alan, Yüksek Mahkeme tarafından geri çağrılan, ama sonra seçimleri kazanan, ülkesini AB'den çıkaran, karısından boşanan, altıncı kez baba olan, yoğun bakımda yatan ve ölümden dönen bir başbakan. Baştan aşağı saçma, tuhaf bir senaryo. Ama oldu işte. ... Üstelik lunaparktaki eğlence treni daha henüz kalktı.”

Die Presse (AT) /

Baskılar her yönden

Die Presse'ye göre Johnson'ın durumu pek çok açıdan rahatsız edici:

“Potansiyel ticaret ortakları peş peşe gidiyor, bir 'İmparatorluk 2.0' hayali yıkılmaya yüz tuttu. Çin ile ilişkilerdeki şu sözümona 'altın çağ' sönmeye başladı önce. ... Son olarak parlamentonun hazırlattığı bir istihbarat örgütü raporu, Rus istihbarat örgütünün karıştırıcı manevralarını ve 'Londongrad'ta [bir Rus suç komedi televizyon dizisi] kaç kişinin oligark lider için lobi yaptığını ortaya koydu. Baskılar içerde de dışarda da artıyor. İşçi Partisi lideri Keir Starmer, Boris Johnson için ciddi bir rakip. Ayrıca merkezkaç savrulmalar Britanya yapısını tehdit ediyor, ki bu daha da nahoş bir durum. Başbakan inatla bağımsızlık isteyen İskoçları birlik içinde tutmak için perşembe günü Edinburgh'ya gitti. Brexit, Britanya Krallığının birliğini de riske atıyor. Johnson için ikinci başbakanlık yılında bundan daha büyük ve zor bir görev olamazdı.”

Rzeczpospolita (PL) /

Birleşik Krallığı parçalayanlar

Rzeczpospolita'ya göre yakında Birleşik Krallıktan geriye fazla bir şey kalmayacak:

“Brexit referandumundan dört yıl sonra bugün, Johnson'un AB'den ayrılığın Birleşik Krallığın önünü açacağına dair verdiği sözlerin gerçekleşmediği ortada. ... Britanya başbakanının hayallerine baştan beri inanmayan İskoçyalılar daha fazla onun idaresinde kalmak istemiyor ve oylarını bağımsızlıktan yana kullanmayı tercih ediyor. Başarılı olurlarsa onları Kuzey İrlanda takip edecek muhtemelen İrlanda Cumhuriyeti ile bir birlik oluşturmayı deneyecek. Ülkelerinin kala kala Tunus kadar kaldığını gören İngilizler işte o zaman liderlerine olan güvenlerini yitirebilirler.”

The Spectator (GB) /

Bu ülkeyi uykudan uyandırmak şart

The Spectator, Boris Johnson'un İskoçya ile ipleri koparmanın ciddiyetini anlaması ve daha iyi bir iletişim kurması konusunda uyarıyor:

“Britanya parlamentosunun hedefi, başbakanın İskoçya ziyaretlerinin haber olamayacak kadar sıklaşması olmalı. Ama birlik için mücadeleyi sadece İskoçya'da vermek de yeterli değil. ... İnsanlar İskoçya'nın bağımsızlığının Büyük Britanya'nın tamamı için ne kadar korkunç olacağını anlamak zorunda. Johnson, İngiltere'yi Birliğin içinde bulunduğu tehlike konusunda uyarmayı başarırsa, kurtarılması çok daha muhtemel olacaktır.”

Handelsblatt (DE) /

Çin siyaseti örnek olabilir

Hongkong'da geçtiğimiz mayıs sonunda çıkarılan güvenlik yasası yüzünden Büyük Britanya sınır dışı etme anlaşmasını iptal etmiş, Çin, Britanyalıları 'sert' misillemelerle tehdit etmişti. Londra çizdiği rotadan sapmamalı, diyor Handelsblatt:

“Bunu yapamayacağına dair pek çok gösterge de mevcut zaten. Hele de bu sert çizginin Britanya halkının çoğunluğu tarafından desteklendiği ve Huwai gibi Çin şirketlerine çoğu Britanyalının güvenmediği düşünülecek olursa. Britanya halkı siyasi bir proje için ekonomik dezavantajları sineye çekeceğini en azından Brexit referandumunda gösterdi. Bu da Başbakan Johnson'a Çin siyasetiyle diğer başbakanlara örnek olma fırsatı verdi. Johnson'ın oynamayı pek sevdiği bir rol bu, hatta bu kez haklı da.”